Amerikan kamuoyu, yeni savaşlara karşı büyük bir direnç gösteriyor. Özellikle Donald Trump'ın seçmen tabanı, İran ile olası bir savaşa şiddetle karşı çıkıyor. Ancak, Amerikan devletinin savaşlara olan bağımlılığı ve bu durumun ardındaki siyasi zihniyet, dikkat çekici bir paradoks oluşturuyor. Peki, bu durumun kökenleri neler ve gelecekte neler bekleniyor?

ABD'nin Savaş Bağımlılığı ve Halkın Tepkisi

Amerikan devleti, adeta kan ve kaosla beslenen mitolojik bir canavar gibi, sürekli olarak yeni çatışma alanları arayışında. Silah şirketleri ve fanatik evanjelik-siyonist lobilerin etkisi altındaki Amerikan yönetimleri, bu durumu aşmak ve halkın tepkisini kırmak için çeşitli yöntemlere başvuruyor. Eskiden kendi diktatörlerini sahneye çıkarırken, şimdi ise Netanyahu ve Zelenski gibi figürleri kullanarak, halkın tepkisini dağıtmaya çalışıyorlar.

Barack Obama ve Joe Biden gibi isimler, "Terörle savaşı bitireceğiz" vaadiyle iktidara gelmelerine rağmen, bu politikaları sürdürerek Amerikan halkını hayal kırıklığına uğrattılar. Ortadoğu'dan çekilme sözleri vererek dünyaya mavi boncuk dağıtsalar da, savaş bağımlılığından kurtulamadılar ve selefleri olan Oğul Bush'tan daha kötü bir tablo ortaya koydular.

ABD'nin Kaosa Sürüklediği Ülkeler

Amerika Birleşik Devletleri, sadece Irak ve Afganistan ile sınırlı kalmayarak, Libya, Tunus, Suriye, Yemen, Mısır, Lübnan, Venezuela ve Ukrayna gibi birçok ülkeyi de kaosa sürükledi. Ayrıca, Pakistan ve Brezilya'da yargı darbeleri yaparak, Katar'ı ablukaya alıp yönetimini devirmeye kalkıştılar. Türkiye'de ise 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin sponsorluğunu üstlendiler.

• Irak
• Afganistan
• Libya
• Suriye
• Ukrayna

Bu müdahaleler, sadece ilgili ülkelerde değil, tüm dünyada istikrarsızlığa yol açtı ve milyonlarca insanın hayatını olumsuz etkiledi. Amerikan dış politikasının bu agresif tutumu, uluslararası ilişkilerde güvensizliği artırırken, savaş karşıtı hareketlerin de yükselmesine neden oldu.

Trump'ın Tabanının Savaşı Reddetmesi Ne Anlama Geliyor?

Donald Trump'ın seçmen tabanının İran ile olası bir savaşa karşı çıkması, Amerikan dış politikasında önemli bir dönüm noktası olabilir. Halkın savaş yorgunluğu ve yeni çatışmalara karşı duyduğu tepki, gelecekteki Amerikan yönetimlerinin dış politika kararlarını etkileyebilir. Ancak, Amerikan devletinin savaş bağımlılığı ve derin devletin çıkarları göz önüne alındığında, bu değişimin ne kadar mümkün olduğu ise belirsizliğini koruyor.

Sonuç olarak, Amerikan kamuoyunun savaş karşıtı duruşu ve Trump'ın tabanının bu konudaki net tavrı, Amerikan dış politikasında bir değişimin sinyallerini veriyor olabilir. Ancak, bu değişimin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ve Amerikan devletinin savaş bağımlılığından kurtulup kurtulamayacağı, önümüzdeki dönemde yakından takip edilmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkıyor.