
Ölüm Fısıltısı: Özkök'ten Şoke Eden İdam Kehaneti İtirafı!
Ertuğrul Özkök'ün son yazısı, okurları adeta büyüledi. "Devrim Çiçeği" adlı kitapta okudukları, Özkök'ü derinden etkilemiş. 1958 yılında Ankara'da gerçekleşen bir ruh çağırma seansında yaşananlar, adeta bir gerilim filmi senaryosunu andırıyor. Ölü bir kadın şairin fısıldadığı kehanet ve Canan Gerede'nin Yılmaz Güney'i kaçırma planı, Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutuyor.
Ölümün Soğuk Nefesi: İdam Kehaneti
1958 yılında Ankara'da toplanan bir grup insan, ruh çağırma seansı düzenler. Seans sırasında, ölü bir kadın şairin ruhuyla iletişim kurulur. Şairin fısıltıları, o an orada bulunan herkesi dehşete düşürür: "Bu masadan biri idam edilecek!" Bu kehanet, o günden sonra masada bulunanların hayatlarını derinden etkiler. Yıllar sonra, bu kehanetin gerçekleşip gerçekleşmediği sorusu hala akıllarda.
Ertuğrul Özkök, yazısında bu kehanetin kendisini nasıl etkilediğini şöyle anlatıyor:
"O satırları okurken, adeta o seansın içindeydim. Ölü şairin soğuk nefesini ensemde hissettim. İdam kehaneti, o masada bulunan herkesin üzerine bir gölge gibi çökmüştü."
Canan Gerede'nin Yılmaz Güney Planı
Özkök'ün yazısında dikkat çeken bir diğer detay ise, Canan Gerede'nin Yılmaz Güney'i kaçırma planı. Gerede, o dönemde Yılmaz Güney'e hayranlık duymakta ve onu cezaevinden kaçırmak için bir plan yapmaktadır. Bu plan, o dönemdeki siyasi atmosferi ve Yılmaz Güney'in popülerliğini gözler önüne seriyor.
Canan Gerede'nin Yılmaz Güney'i kaçırma planıyla ilgili detaylar ise şöyle:
- Gerede, Yılmaz Güney'i cezaevinden kaçırmak için bir grup arkadaşıyla iş birliği yapar.
- Plan, Yılmaz Güney'i cezaevinden bir helikopterle kaçırmayı içermektedir.
- Ancak, plan çeşitli nedenlerle hayata geçirilemez.
Kehanetin Gölgesinde Bir Yaşam
1958'deki o ruh çağırma seansında yaşananlar, Türkiye'nin yakın tarihine damga vurmuş olaylardan sadece biri. Ölü şairin idam kehaneti ve Canan Gerede'nin Yılmaz Güney'i kaçırma planı, o dönemin siyasi ve sosyal atmosferini yansıtan önemli detaylar. Ertuğrul Özkök'ün bu olayları yeniden gündeme getirmesi, tarihin tozlu sayfalarında kalmış gerçeklerin gün yüzüne çıkmasına yardımcı oluyor.
Bu olaylar, sadece o dönemde yaşayanları değil, günümüz insanını da derinden etkiliyor. İdam kehanetinin gerçekleşip gerçekleşmediği sorusu, hala merak konusuyken, Canan Gerede'nin Yılmaz Güney'i kaçırma planı ise, cesaret ve idealizm dolu bir dönemin sembolü olarak hafızalarda yer ediyor.