Belki uçan otomobillerimiz şimdi yok lakin bazı eski sinemalar, geleceği çok gerçek öngörmüş. Gelişen teknoloji sayesinde artık geleceği daha hakikat kestirim ediyor olabiliriz ancak geçmişte bu durum hiç kolay değildi. Sinema üretimcileri ve senaristler, daha çok hayal gücünün ön planda olduğu varsayımlarla geleceğin teknolojisini öngörmeye çalıştılar.
Yüz yılı aşkın müddettir geleceği mevzu alan çokça sinema yapıldı. Hepsi hakikat bir formda yansıtamadı ancak kimilerinin iddiası hayli isabetliydi. Geçmişe nazaran geleceği ancak bize nazaran günümüzü yanlışsız tasvir eden sinemaları sizin için derledik.
Tablet, yapay zekâ, manzaralı görüşme ve dahası: 2001: A Space Odyssey (1968)
Stanley Kubrick’in şaheseri olan 2001: A Space Odyssey sinemasında, günümüzde sıradanlaşmış çokça teknolojik gelişme mevcut.
60’lı yıllarda yaşayan bir insanın yerine kendinizi koyun. Sinemaya gidiyorsunuz ve izlediğiniz sinemada astronotlardan biri kahvaltı yaparken tabletten haber takip ediyor. Ne kadar tanıdık bir aksiyon değil mi? Yalnızca bu değil; bir bilim insanı, uzay aracında Ay’daki istasyona yanlışsız ilerlerken Dünya’da bulunan kızıyla manzaralı görüşme gerçekleştiriyor.
HAL 9000 isminde bir yapay zekâ, astronotlara yardımcı oluyor ve onlarla sohbet ediyor! Geçmişteki insanların gözünden bu gelişmelere bakınca nitekim çok farklı ve bir o kadar da ürkütücü görünüyor.
Dev reklam panolarıyla dolu kentler: Blade Runner (1982)
Blade Runner, distopya denildiğinde akla birinci gelen değerli yapıtlardan birisi. Yalnızca teknolojik açıdan değil sosyolojik açıdan da birçok yanlışsız varsayımı bünyesinde barındırıyor.
Teknolojik tasvirlerinden en göze çarpanı, kentleri esir almış dev binalar ve bu binaların üzerinde yer alan dijital reklam panoları. Çabucak çabucak günümüzdeki tüm büyük kentlerde bu cins dev dijital reklam panoları uzunluk gösteriyor. Bunların başında da New York’taki Times Square geliyor elbette.
Hologram teknolojisi: Star Wars (1977)
Günümüzden çok ötesini anlatıyor olsa da ve hatta bazılarınca fantezi bir eser olarak görülse de Star Wars bilim kurgu kimliğiyle günümüz teknolojisine göz kırpıyor.
Hologram teknolojisi bunlardan biri. Seride de çok kilit bir rolde kullanılan bu teknolojik gelişme, günümüzde büyük kitlelere seslenen aktifliklerin yanında birçok küçük eser sayesinde artık konutlarımıza de çok rahat konuk olabiliyor.
Bizim için de yeni sayılan, kendi kendini süren otomobiller teknolojisi: Total Recall (1990)
Otonom otomobil teknolojisi, son yıllarda araba kesimindeki gelişmelerle birlikte hayatımıza giren ama şimdi ana akım haline gelmemiş bir teknoloji. 1990 imali Total Recall sinemasındaki Johnny Cab adındaki bu taksileri tahminen de 10-15 yıl içerisinde günlük hayatımızda kullanıyor olacağız.
Sinemanın birinci robotlarından birine mesken sahipliği yapmış olan sinema: Metropolis (1927)
Günümüzde çoğu konutta artık bir robot var, desek herhalde yanlış olmaz. Alışılmış ki sinemalarda gördüğümüz tipten robot değil lakin tekrar de sinemalardaki üzere bir vazifesi olan, insanların işlerini hafifletmek hedefiyle üretilmiş birçok alet kullanıyoruz.
Sinema tarihinin mihenk taşlarından biri olan 1927 üretimi Metropolisfilminde yer alan Maria ismindeki robot, evlerimizdekilerden biraz daha farklı. O periyotlar bu fikir fantezi olarak görülse de günümüz dünyasında çeşitli firmaların yapay zekaya sahip robotlar üzerinde çalıştıklarını görüyoruz. Boston Dynamics’in Atlas robotunu örnek olarak verebiliriz.
Belki de tıpkı kendi kendini süren taksiler üzere bu robotları da uzak olmayan gelecekte konutlarımızda konuk edebiliriz.
Kablosuz kulaklıklar: Star Trek (1979)
Star Trek film ve dizilerinin gerçek öngördüğü çokça teknolojik gelişme var. Bunlardan biri de kablosuz kulaklıklar.
Star Trek üretimlerindeki Enterprise isimli uzay aracının bağlantısından sorumlu hanımefendinin kulağından asla çıkarmadığı kulaklık, bizlere ışık tutuyor güya.
Size özel reklamlar: Minority Report (2002)
Almayı istediğiniz bir eserden bahsettikten sonra o eserin yahut benzerinin karşınıza reklam olarak çıkması durumunu çabucak hemen herkes yaşamıştır. Hayatımızı sarıp sarmalayan ve şahsî hayatımızı bir nevi istila eden hedefli reklamlar, 2002 imali Minority Report sinemasında dijital olarak kendine yer bulmuş. Kalabalıktan bir kişiyi seçip o şahsa özel reklam gösteren ve hatta ismiyle seslenen bir reklam teknolojisi, günümüzdeki amaçlı reklamlarla birebir mantıkta.
Televizyon, telefon ve bilgisayarlar birleşecek: The Cable Guy (1996)
Jim Carrey’nin başrolünde olduğu 1996 imali The Cable Guy sineması, internetin yeni yeni yaygınlaşmaya ve şahsî omurlara konuk olmaya başladığı periyotta geleceğe dair nokta atışı iddialarda bulunuyor. Sinema; bilgisayar, telefon ve televizyonun ortak bir hâle geleceğinden, çevrim içi alışverişten, çok oyunculu oyunlardan ve istediğiniz vakit istediğiniz imali çarçabuk izleyebileceğinizden bahsediyor. Şu an içinde bulunduğumuz vakit birebir bu türlü değil mi esasen?
90’lı yıllarda bir çevrim içi kimlik hırsızlığı: The Net (1995)
Özellikle son yıllarda çeşitli hizmet veren kuruluşların internet sitelerindeki bilgilerin çalındığını ve bu bilgilerin sızdırıldığına çokça şahit oluyoruz. Lakin 1995 yılında bunlardan bahsetmek çok güçtü.
1995 yapımı The Net sinemasında Sandra Bullock’un karakterinin kimliği, bir hacker tarafından bilgisayar aracılığıyla ele geçiriliyordu. İnternetin filizlendiği 90’larda bu anlaşılması güç büyük bir olay olsa da günümüzde maalesef ki bu durum gitgide sıradanlaşıyor.
Akıllı gözlük teknolojisi: Back to the Future Part II (1989)
1989 üretimi Back to the Future Part II sinemasında gelecekteki McFly ailesinin akşam yemeği sahnesini hatırlıyor musunuz? Sahnede, Marty ve Jennifer’ın çocukları akıllı gözlük takmış anne ve babasını görmezden geliyordu. Gözlük takan çocuklardan biri arkadaşıyla görüşüyor, başkası ise televizyon izliyordu. Tanıdık geliyor, değil mi?
Günümüzde akıllı gözlük ve VR teknolojisi hızla gelişimini ve yayılımını sürdürüyor. Bu gözlükler sayesinde çabucak hemen her şey yapılabiliyor.
KAYNAK : Webtekno
