İki maçın genelinde düzgün oynayan bir Fenerbahçe ve uzatmalarla birlikte iki maçta 200 dakikayı geçen toplam maç müddetinde, taş çatlasın yalnızca 55-60 dakika oyuna hakim olan bir Sevilla. 2008’deki tarihi eşleşmede bile bu kadar baskın değildi Fenerbahçe. Şampiyonluğun zora girdiği dönemde, Avrupa’da çeyrek final, yarı final ihtimali topluluğun üzerindeki meyyit toprağını atmasını sağlayabilirdi. Lakin o toprak nasıl bir toprak ki, bir türlü kalkmak bilmedi.
Fenerbahçe için fırsatlarla dolu bir eşleşmeydi. Son yılların en berbat Sevilla’sı karşısında, birinci maçta yaşanan talihsizlikler ve 2-0’lık mağlubiyete karşın Kadıköy’de umutlar diriydi. Birinci yarıda pas kusurlarının sayısı fazla olunca, Fenerbahçe istediği ritmi yakalayamadı. Sevilla’nın savunma yüklü futbolu ve Fenerbahçe’nin oyunu genişletememesine, Batshuayi’nin sakatlığı da eklenince tıkanan hamle sınırı çıkmaza girdi. Tam o sırada gelen penaltı golü, ikinci yarı için umutların tazelenmesini sağladı.
Fenerbahçe düşmanları
Arda Güler’in muazzam şutu, peşine Joshua King’e attığı harikulade pas ve Enner Valencia’nın ‘gol’ diye ayağa kaldıran uzaktan şutu derken, Fenerbahçe ‘uzatmaya kalmadan, ben ikinci yarıda bu işi bitiririm’ bildirisini vermeye başlamıştı bile. Oyunda tertip bakımından gelişme olmasa da, Fenerbahçe atakçılarının akışkan futbolu, Sevilla’yı ıstıraba sokmaya yetmişti. Lakin kadronun temposunun tavan yapmaya başladığı ve tribünlerin de ayağa kalktığı dakikalarda, ‘Fenerbahçe düşmanları’ devreye girdi. Maç boyunca oyunu soğutmaya ve sert faullerle durdurmaya çalışan Sevilla oyuncularına, birkaç kendini bilmez ‘Fenerbahçe düşmanı’ çanak tuttu.
Düşmanlar dışarıda değil, içeride!
O dakikadan sonra ne oyun, ne tribün dikiş tutmadı. Alana yabancı unsur atılmasaydı ve oyun durmasaydı, tahminen Fenerbahçe tekrar elenecekti. Fakat tribündeki varlık maksadı, kadrosuna takviye olması gereken bireyler, en olmayacak vakitte yeniden köstek olmayı başardılar. Fenerbahçe topluluğunun sık sık kullandığı ‘Fenerbahçe düşmanları’ tabiri, tam da bu şahıslar için söylenmeli. Bu beşerler ne sporsever ne de futbolsever olabilir. Oyun tam da hoşlaşmaya başlarken, hiçbir futbolsever bu türlü bir saçmalığı aklından geçirmez. Bunlardan beşere düşman bile olmaz. Fenerbahçe düşmanını dışarıda değil, içeride aramalı…
Jesus lig şampiyonunu açıkladı!
Yine de, taraftarın yarattığı olumsuz tablo, Jorge Jesus’un formsuzluğunu gölgeleyemez. Dünya Kupası ortasından beri fiziken burada lakin ruhen Brezilya’da olan Jesus, birinci maçta olduğu üzere bu müsabakada da oyuncu değişiklikleri ile kadroya negatif tesir etmeye devam etti. “Alın size Arda” der üzere alana sürdüğü 18 yaşındaki genç, ekibin en uygunu olarak gereken karşılığı hocasına verdi.
Peki, Jesus bundan ders alır mı? Sanmam. Hoca esasen muhakkak ki vakte oynamaya başladı. Maçtan sonraki “Bu ligin sportif gerçekliği yok, bu ligde maçlar alanda kazanılmıyor. Kim kazanırsa kazansın bunu söylüyorum” açıklaması, zati başında Türkiye’yi bitirdiğini gösteriyor. Jesus, bu kelamlarıyla Galatasaray’ın lig şampiyonluğunu ilan etmiştir.
Alican Özcan
KAYNAK : Sözcü
