Fenerbahçe, Sevilla’ya karşı her iki maçta da üstün bir oyun sergiledi. Tekrar de tecrübesizlik ve Jesus’un ataklarının işe yaramaması, tipi Sevilla’ya verdi. Elbette âlâ oyuna karşın çeşit atlayamamanın verdiği moralsizlik ekipte bir düşüşe sebep olabilir. Lakin Galatasaray’ın yenilmesinden sonra gelen fırsat, Alanyaspor karşısında birinci 45 dakikada cömertçe harcandı.
Jesus’un yanılgılı 11 tercihi, Fenerbahçe için boşa giden birinci 45 dakikaya ve gerilimle geçen ikinci 45 dakikaya sebep oldu. Orta saha merkezinde Arao-İsmail, Arao-Crespo, Crespo-İsmail üzere iki savunma yüklü oyuncu oynadığında, Fenerbahçe’nin hamle gücü çok düşüyor. Merkezde bu kadar ağır kalınca, tek opsiyon kanat tertipleri oluyor.
Buna da, İrfan Can’ın berbat performansı ve ileri uçta Valencia’nın yanında oynayanların ona ayak uyduramaması eklenince, rakipler yalnızca savunmada bekleyip kontratakla gol bulmaya çalışıyor ve başarıyorlar da.
Emre Mor, Sevilla maçında erken girseydi ne olurdu?
Neyse ki, ikinci yarıda bu kusurdan döndü ve Fenerbahçe’nin durağan futbol sergileyen Alanyaspor karşısında biraz tempo yapması yetti. Emre Mor’un oyuna girdikten sonra kadroya kattığı hareketliliği görünce, ‘Sevilla maçının 84. dakikasında değil de, biraz daha erken oyuna girseydi ne olurdu?’ diye düşünmeden edemiyorum.
İçime sindiremiyorum
Son haftalar gelirken, gruplar Fenerbahçe’ye karşı savunmada güzelce kapanacak ve Jesus’un orta sahayı iki çapa oyuncuyla kurmaktan vazgeçmesi gerekiyor. İlla oynatacaksa da, Arda Güler ve Emre Mor üzere rakibin istikrarını bozacak oyuncuların daha fazla müddet alması gerekiyor. Zira İrfan Can’ın performansını üste taşımak üzere bir niyeti olmadığı apaçık ortada. Beşerler İrfan Can’ı eleştirirken bile “iyi oynasın da biz haksız çıkalım” diye düşünürken, İrfan’ın bu durumu kabullenmesi anlaşılır değil.
Bir fincan kahve
Hocayla mı sorunu var, liderle mı tartıştı yahut ailevi bir sorunu mu var bilmiyorum. Ancak nitekim bilmek istiyorum. Sahip olduğu yeteneklere bu kadar haksızlık etmesini ve Fenerbahçe ile tarihi bir şampiyonluk yaşama ihtimali varken, bunun kahramanı olmak yerine seyirci kalmasını futbolsever olarak içime sindiremiyorum. Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var derler. Ancak İrfan Can’ın, Fenerbahçe taraftarına bir bardak su verdiğini bile göremedik.
Kırmızı kart, VAR…
Osayi Samuel’in oyuna girdikten sonra yaptığı faul kırmızı kartlık. Lakin bu dönem hakemler birçok kere benzeri durumları es geçti yahut sarı kartla cezalandırdı. Bununla ilgili seminerlerde bir talimat yahut ihtar mı aldılar merak ediyorum. Zira Avrupa maçlarında da, bileğe basılan birtakım durumlarda artık sarı kart gösteriliyor. Tahminen de, oyuncunun sakatlama maksadıyla değil de, atak yanılgısından kaynaklanan müdahalelerinde yorumu hakeme bırakıyor olabilirler.
Diego Rossi’nin iptal edilen golünde ekrana yansıtılan manzaradan ne anlamamızı beklediler emin değilim. Üstün Lig’de oynayan bir grubun stadında, çizgi kamerası olmamasına mı üzüleyim, ‘belki daha net manzara vardır da, bize göstermiyorlardır’ diye içimde yankılanan kuşkulara mi?
Alican Özcan
KAYNAK : Sözcü
