Klinik çalışmalar gösteriyor ki hayvan eti, süt, peynir ve yoğurt, tavuk eti, balık, gluten, şeker kilo almana, yağlanmana neden olurken birebir vakitte korkulu, gergin, depresif, hudutlu olmana da neden oluyor.
Yağ ve şeker oranı yüksek diyetler obeziteye, diyabete neden olurken; vakitle hafıza kaybına ve demans riskinin artmasına neden olabiliyor.
Yiyecekler bağırsaklardaki mikrobiyotayı değiştirerek bunu yapıyor.
Bir yiyeceği on sefer yersen bakteri istikrarı değişiyor ve o besine bağımlı olabiliyorsun.
Hayvan eti yiyenler ve süt/ süt eserleri tüketenlerin bağırsaklarında asidik ortam artıyor. Bakteri istikrarı olumsuz istikamette değişiyor. Kısaca “benim canım et istiyor” dediğinde, bunu isteyen sen değilsin senin bağırsaklarındaki bakteriler. Mikrobiatanın ehemmiyeti, bağırsak bakterilerinin vücut ve beyin sıhhatini etkilediği 2000’li yılların başında ortaya çıktı. Memnunluk hormonu olarak bilinen “serotonin”in %95’inin bağırsaklardaki bakterilerde tarafından üretildiği saptandı.
Dünyada gastroenteroloji alanındaki gelişmeler ve tedaviler süratli ilerliyor. Mikrobiatanın değerini çok arttı. Fecal microbiota transplantasyonu (dışkı nakli) yapılıyor, bir hekimin, sağlıklı bir donörden alınan dışkıyı, bağırsaklarındaki bakteri istikrarını yine sağlamak için öteki bir bireye nakletmesidir.
2015 yılında Dünya Sıhhat Örgütü etin kolon kanseri ve damar sertliği yaptığını açıkladı.
Bağırsaklardaki bakteriler vitamin ve mineral üretirler. Lifsiz beslendikçe bakterilerin istikrarı değişiyor.
Ayrıca hayvan eti ve süt eserleri yiyerek protein gereksinimini karşılamaya çalışmak, tıpkı günlük su gereksiniminizi koladan karşılamak üzere oluyor
Hayvan etinde ziyadesiyle hormon, iltihap, antibiyotik bulunmaktadır.
Protein yapmak için dışarıdan alınan esansiyel aminoasitler yalnızca hayvanlarda ve hayvansal eserlerde yok, tıpkı vakitte bitkilerde var. Yediklerimizle hasta olup, ilaçla iyilemeye çalışıyoruz.
Kronik enflamasyon ile giden hashimato tiroditi, eklem romatizması, migren, egzama ,astım, saman nezlesi üzere durumlarda zeytinyağı, yeşil yapraklı sebzeler, meyveler ve kavrulmamış kuruyemiş yarar sağlamaktadır.
Yumurta ve tavuk üzere hayvansal eserlerde bulunan araşkidonik asit, bedende birden fazla kimyasal tepkiye yol açar ve sonunda iltihaplanmada artışa yol açar diyor.
Bu da depresyonun yanı sıra korku ve gerilim hislerine da neden olabilir. Araşidonik asit içeren yiyeceklerden kaçınan bireylerde gerilim ve korkuda azalma görülmüştür.
Omega 3 yağ asitleri, zihinsel sıhhat üzerinde olumlu tesirleri saptanmıştır ve Omega 3 almak için balık yerine chia tohumu, semizotu, keten tohumu ve ceviz tüketmeniz kâfi.
Beyin, düzgün hissettiren nörotransmiter olan serotonin üretmek için bedende amino asit olarak triptofanı kullanır. Yalnızca tavuk, yumurta, peynir ve balıkta bulunduğu sanılıyor halbuki yeşil yapraklı sebzelerde, ayçiçeği çekirdeği, su teresi, soya fasulyesi, kabak çekirdeği, mantar, brokoli ve bezelye de bulunur.
Serotonin, dopamin ve gama aminobütirik asit (GABA) üzere nörotransmiterleri artırdığı bilinen B vitaminleri, ruh halinizi istikrarlar. B vitamini fasulye, baklagiller ve mercimek ve ay çekirdeği bulunmaktadır.
Quercetin fitokimyasaldır ve doğal bir antidepresan üzeredir. Serotonin, dopamin ve norepinefrin ölçüsünü artırır. Quercetin zerdeçal, elma, lahana, çilek, üzüm, soğan ve yeşil çayda bulunur.
Bitkisel bazlı diyetlerin uygulandığı klinik çalışmalara katılan şahısların yorumları ise çok ilgi alımlı:
“Vegan olduğum birinci aydan sonra kendimi daha şuurlu hissettim. Güya beynim daha âlâ çalışıyormuş üzere.’
“Artık diğerlerine (tüm canlılara) karşı çok daha fazla empati hissediyorum.”
“Ruh sıhhatim arttı.”
Yediklerimiz yalnızca vücudumuzu değil hislerimiz da değiştiriyor.
“Besinler ilacınız, ilacınız besininiz olsun.”
-Hipokrat, M.Ö. 500
YouTube
KAYNAK : Onedio
