[ad_1]
Söz konusu sinemanın en değerli özelliği Hollywood’un ünlü yıldızlarından oluşan takımı. Natürel ki konusu da yabana atılmayacak cinsten.
İşte o sinemayla ilgili olarak kimi kamera ardı notları da basına yansıyor. Üstelik bunları anlatanlar da sinemanın takımında yer alan yıldızlar.
Yılın bu en argümanlı sinemalarından birinin takımında yer alan iki ünlü oyuncu, kendileri üzere bir yıldız olan grup arkadaşlarının mavi gözleri yüzünden sette sık sık dikkatlerinin dağıldığını ileri sürdü.
Gelin bir bakalım, hangi oyuncunun gözlerinin rengi meslektaşlarının dikkatini dağıtmış.
Zaten yılın en argümanlı sinemalarından biri dediğimizde başınızda iki sinema ismi belirdi kuşkusuz. Biri Barbie oburu de Oppenheimer.
‘OKYANUS GÖZLERİNDE YÜZÜYORDUK’
Biz ikincisinden kelam edeceğiz. Daha doğrusu sinemanın iki başrol oyuncusu Emily Blunt ile Matt Damon’ın, üretimin ana karakteri Oppenheimer’ı canlandıran Cillian Murphy’nin gözleriyle ilgili itiraflarına bakacağız..
Emily Blunt ve Matt Damon, People mecmuasına verdikleri röportajda Cillian Murpy’nin okyanus mavisi gözlerinin sette daima olarak dikkatlerini dağıttığını ileri sürdü.
Onlara nazaran Murphy’nin keskin bakışlı mavi gözleri, kimi vakit sahnelere konsantre olmalarını bile olumsuz etkiledi.
52 yaşındaki deneyimli oyuncu Matt Damon bu hususta şunları söyledi: “Cillian ile sahne çalışması yaparken bu hakikaten bir sorun oluyor. Bazen kendini yalnızca onun gözlerinde yüzerken buluyorsun” diye konuştu.
40 yaşındaki Emily Blunt ise Murphy’nin gözlerinin akıllarına Bille Eilish’in Ocean Eyes (Okyanus Gözler) müziğini getirdiğini söyledi: Hoş oyuncu “Bütün gün o şarkıyı mırıldandık” diye anlattı.
Bu ortada Cillian Murqhy’nin ise arkadaşlarının dikkat dağıttığını ileri sürdüğü gözleriyle ilgili söyledikleri değişik: O kadar da mavi değiller!
Filme ismini veren karakteri canlandıran Murphy ile ilgili diğer bir kamera ardı notu da geçen hafta gündeme gelmişti. İsterseniz onu da bir hatırlayalım.Bu ortada küçük bir not.. Onu anlatan da Emily Blunt oldu yeniden.
İlk atom bombasının geliştirilmesi projesinde misyon alan J Robert Oppenheimer’ın hayatına odaklanan sinemada bu tanınmış fizikçiyi canlandırıyor 47 yaşındaki Cillian Murphy.
İkinci Dünya Savaşı sırasında gerçekleşen ve Mahnattan Projesi ismi verilen bu çalışmanın başındaki Oppenheimer’ın en çarpıcı fizikî özelliği, bir deri bir kemik imajıydı.
İşte Cillian Murphy de bilim adamını inandırıcı bir halde canlandırmak için kamera karşısına geçmeden evvel kilo verdi. Bunun için de sıhhatini tehlikeye atmayı bile göze aldı.
‘GÜNDE YALNIZCA BİR TANE BADEM YEDİ’
Cillian Murphy’nin değişiminin sırrını da sinemadaki rol arkadaşı Emily Blunt, verdiği bir röportajda anlattı.
Blunt, Murphy’nin çok zayıf bilim insanı Oppenheimer’a benzemek uğruna günde yalnızca bir tane badem yiyerek beslendiğini anlattı.
Filmde Oppenheimer’ın karısı Kitty’yi canlandıran Emily Blunt, Cillian Murphy’nin rolü için kilo vermesini “anıtsal bir girişim” diyerek tanımladı.
Güzel oyuncu rol arkadaşı hakkında “Her gün yalnızca bir tane badem yiyordu. Çok zayıflamıştı” diye konuştu.
‘BEDENİMLE OYNAMAYI SEVİYORUM’
Murphy, canlandırdığı karaktere benzemek için çekimler öncesinde beş aylık bir hazırlık süreci geçirdi. New York Times’a konuşan ünlü oyuncu, bu sürecin yalnızca fizikî değil ruhsal açıdan da geçerli olduğunu anlattı.
Deneyimli oyuncu bu hususta şunları söyledi: ” Vücudumla oynamayı seviyorum. Oppenheimer’ın çok farklı bir fizikî imajı ve silueti vardı. Ben de işimi gerçek yapmak istedim.”
Murphy’nin anlattığına nazaran Oppenheimer’ın fizikî imajını yanlışsız yansıtmak için sinemanın kostüm kısmıyla de özel çalışmalar da yapıldı.
Ünlü oyuncunun anlattığına nazaran bilim insanı, kemikleri sayılacak kadar zayıftı. Yalnızca alkollü bir içki ve tütün eseri kullanarak yaşıyordu.
Murphy “Gerçekten parlak ve iri gözleri vardı. O görünümü vermek istedik. Bu yüzden de çekimlere başlamadan evvel Oppenheimer’ın silueti ve sözleri üzerinde çok çalıştık” diyerek anlattı o süreci.
‘YİYECEK İÇİN ENDİŞELENME EŞİĞİNİ AŞTIM’
Cillian Murphy, The Guardian gazetesine verdiği röportajda sinemadaki rolü için bu kadar zayıflamasının nedenini “Kendinizle rekabet eder hale geliyorsunuz” diyerek özetledi. Lakin uyguladığı beslenme planının sağlıklı olmadığını da kelamlarına ekledi:”Bu sağlıklı değil. Katiyetle önermiyorum” diye konuştu ünlü oyuncu.
Cillian Murphy, çekimler sırasında yalnızca birkaç saat uyuduğunu söyleyerek şu kelamları ekledi: “Çılgın bir güçle koşturuyordum. Yiyecek ya da öbür bir şey için endişelenme eşiğini aştım.”
‘NÜKLEER BOMBALARIN BABASI’
İsterseniz biraz da sinemaya esin kaynağı olan Julius Robert Oppenheimer’ın kim olduğuna bir bakalım… 1904 ile 1967 yılları ortasında yaşayan Oppenheimer, ‘nükleer bombanın babası’ olarak anılan Manhattan Projesi’nin başkanlığını yürütüyordu.
İlk atom bombası denemesi 16 Temmuz 1945’te New Mexico’daki Trinity tesislerinde gerçekleştirildi.
Ağustos 1945’te yarattıkları nükleer silahlar birinci defa Hiroşima ve Nagazaki’de kullanıldı.
Savaş sonrasında Oppenheimer, yeni oluşturulan ABD Atom Gücü Komitesi’nin tesirli Genel Müşavere Komitesi’nin lideri oldu.
Bu durumu, nükleer silahların yayılmasını önlemek, nükleer gücün memleketler arası denetimi ve Sovyetler Birliği ile nükleer silahlanma yarışında lobi yapmak için kullandı.
Oppenheimer, 1965’in sonlarında gırtlak kanseri teşhisi aldı. Sonucu başarılı olmayan bir ameliyattan sonra, 1966’nın sonlarında radyasyon ve kemoterapi tedavisi gördü. 15 Şubat 1967’de komaya girdi ve 18 Şubat’ta 62 yaşında Princeton, New Jersey’deki konutunda öldü.
KAYNAK :Hürriyet
[ad_2]
