Altan Öymen, CHP’lilerin ağabeyidir. 1932 doğumlu olan Öymen, boş durmuyor, bir periyoda ışık tutan kitaplar yazıyor, imza günlerine gidiyor, gittiği yerlerde gündeme ait konuşmalar yapıyor. Partisinde en üst vazife olan genel başkanlık koltuğuna da en güç devirde oturdu. 1999 Türkiye genel seçimlerinde partisi CHP’nin meclis dışında kalması nedeniyle Deniz Baykal genel başkanlıktan istifa etti. İstifanın akabinde 1999 yılında düzenlenen 27. Harikulâde Kurultay’da Altan Öymen genel lider seçildi. Bu misyonu 15 ay sürdürdü. 2000 yılında yapılan kurultayda genel başkanlığı Deniz Baykal’a devretti. Siyasi gelişmeleri kuşkusuz yakından izliyor. Altan Öymen’le siyasetteki son gelişmeleri ve 14 Mayıs’ta yapılacak seçimleri konuştuk. İşte sorularımıza verdiği karşılıklar:
ÇOK İSABETLİ TARİH
Seçimin 14 Mayıs’ta yapılacak olması mana itibariyle çok isabetli oldu. Zira 14 Mayıs, 27 yıllık bir iktidarın, demokratik kurallara büsbütün uygun bir seçimle değiştiği günün yıldönümüdür. Cumhuriyet’in ilanı, Cumhuriyet’e ulaşma öncesindeki olaylarla birlikte Türkiye’nin yine kurulması, çağdaşlaşması sürecinin başlamasıdır. Ortaya 2. Dünya savaşı da girdikten sonra biraz gecikmiş olarak demokrasiye geçildi lakin bu başlangıçta kolay olmadı.
SİYASETTE YENİ DÖNEM
1947 yılında, İsmet İnönü o zamanki muhalefet başkanı Celal Bayar ve CHP’li Başbakan Recep Peker’i de yanına alarak ‘12 Temmuz Beyannamesi’ olarak anılan bir bildiri ikisiyle konuşarak yayınladı. Muhalefete, demokrasinin kurallarına uyulacağı istikametindeki kararlılığını bildirdi. CHP ve Demokrat Parti önderlerini de yanına alarak cumhurbaşkanlığı vazifesinin gösterisini de yaptı.
Muhalefet, ‘seçimlerde hile- hurda yapılıyor’ diye şikayetçiydi. 1946 seçimlerinde örnekleri de görülmüştü. Eski alışkanlıklarla ve Seçim Kanunu iktidar ve muhalefet ortaklaşa çalışıp çözdü. Sahiden çok demokratik bir kanun çıkarıldı. Bugünde 14 Mayıs’ın manasına uygun hareket etmek istiyorlarsa buna benzeri adımlar atmaları gerekirdi. Halbuki, iktidar partisi bunun tam karşıtını yapıyor. Muhalefet partilerini kapatma yolunda Cumhur ittifakının amacı var.
Onu bırak Anayasa Mahkemesi de kaldırılma tehdidi altında. Bu büsbütün aksine bir gidiş. Bu 14 Mayısa 1950’ye nasıl geldiği, hangi önlemler aldığı hatırlanırsa, bu seçimde de birebir gaye gözetilmeli. Yani seçimin demokratik geçmesi için her şey yapılmalı.
MEMLEKET MESELESİ
İktidar açısından güç bir seçim olacak. Herkes seçim güvenliğinin sağlanması için elinden geleni yapmalı. Bu bir memleket sıkıntısıdır, demokrasimizin geleceği sorunudur. Şayet demokratik bir sonuç çıkmaz, birtakım eski seçimlerde görünün hareketlerle bu önlenmeye çalışılırsa bu da demokrasinin sonu olur. Tüm vatandaşların, bilhassa gençlerimizin seçim güvenliğini sağlama konusunda üzerine düşeni yapmalı.
O afişin mimarı Menderes değil!
“Seçimin 14 Mayıs’ta yapılacağı gündeme gelince, Demokrat Parti’nin kaldırılan bir elin altına yazdığı ‘Yeter Kelam Milletindir’ kelamı akla geliyor. Bunun 1950 seçimlerinde, yani DP’nin iktidara geldiği seçimde kullanıldığı belirtiliyor. İşte bu bahiste iktidarın da, muhalefetin de yanılgısı var. Zira, o afiş 1950 seçiminde değil, 1946 seçiminde kullanılmıştı. 1950 seçimlerinde o afiş yoktu. Zira, Seçim Kanunu’nun 51. Unsuru uyarınca, afişlerde fotoğraf kullanmak yasaklanmıştı. Hakikaten, 1950’de parti afişlerinde fotoğraf yoktu. Bu yasak niye getirildi? 1946 seçimlerinde Demokrat Parti, CHP’nin afişlerinde Atatürk resmi kullanılmasından şikayetçi oldu. CHP’de ‘Biz burada ressamı değil, siyasetçiyi seçiyoruz. Adam çok âlâ bir afiş yapmışsa fakat o vakit ressamlar kazanır seçimi’ diyordu. ‘Yeter kelam milletindir’ afişinin icatçısı da Adnan Menderes değildir. Zira o vakit Menderes’in başbakan olacağı aşikâr değildi. Celal Bayar başbakan olacaktı.”
KAYNAK : Sözcü
