Selma Savcı'nın dikkat çekici analizine göre, dünya yeni bir döneme giriyor: "Üçüncü Nükleer Çağ". ABD'nin tek egemenliğinin sona erdiği bu dönemde, Rusya ve Çin'in başını çektiği bir güç dengesi arayışı küresel bir nükleer silahlanma yarışını tetikliyor. Wall Street Journal'ın da alarm zillerini çaldığı bu durum, Trump dahil olmak üzere tüm küresel aktörleri endişelendiriyor.

Nükleer Silahlanma Yarışı: Yeni Aktörler, Yeni Tehditler

Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği arasında yaşanan nükleer rekabet, yerini çok daha karmaşık bir tabloya bırakıyor. Rusya, Çin ve Kuzey Kore'nin ABD'ye karşı tek güç olma ideali, nükleer silahlanma yarışını hızlandırıyor. Bu durum, uluslararası ilişkilerde yeni bir gerilim hattı oluştururken, dünya barışı için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Bu yeni dönemde, nükleer silahlanmanın potansiyel sonuçları hakkında endişeler artıyor. Olası bir nükleer savaşın etkileri düşünüldüğünde, uluslararası toplumun bu konuda daha fazla çaba göstermesi gerekiyor. Nükleer silahların yayılmasını önlemek ve mevcut silahları azaltmak için diplomatik çözümlerin bulunması hayati önem taşıyor.

Türkiye'nin Akkuyu Hamlesi: Enerji mi, Savunma mı?

Selma Savcı, Türkiye'nin Mersin Akkuyu'daki nükleer santral projesini sadece bir enerji yatırımı olarak görmüyor. Ona göre Akkuyu, Türkiye'nin savunma ve caydırıcılık kapasitesini artırma yolunda atılmış stratejik bir adım. Savcı, bu "Şampiyonlar Ligi"nde güçlü bir varlık göstermenin hayati önemine dikkat çekiyor ve Akkuyu'nun Türkiye için "olmak zorunda olduğu" bir hamle olduğunu vurguluyor.

Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Türkiye'nin enerji bağımsızlığına katkı sağlamasının yanı sıra, ülkenin bölgesel güç olma hedeflerine de hizmet ediyor. Nükleer enerji, Türkiye'nin enerji kaynaklarını çeşitlendirmesine ve dışa bağımlılığını azaltmasına yardımcı olurken, aynı zamanda ülkenin savunma sanayisini de destekliyor.

Nükleer Gelecek: Türkiye Ne Yapmalı?

Dünya, nükleer silahlanma yarışının hız kazandığı bir döneme girerken, Türkiye'nin bu yeni ortamda nasıl bir strateji izleyeceği büyük önem taşıyor. Türkiye'nin, hem enerji güvenliğini sağlamak hem de bölgesel güç olma hedeflerine ulaşmak için nükleer enerjiye yatırım yapmaya devam etmesi gerekiyor. Ancak, bu süreçte uluslararası hukuk ve güvenlik normlarına uygun hareket etmek, şeffaf ve güvenilir bir nükleer program yürütmek de büyük önem taşıyor.

Türkiye'nin nükleer enerji alanındaki yatırımları, ülkenin sadece enerji ihtiyacını karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda bölgesel ve küresel arenada daha güçlü bir aktör olmasına da katkı sağlayacaktır. Ancak, bu süreçte nükleer güvenliğin en üst düzeyde sağlanması ve uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi büyük önem taşıyor.

• Nükleer silahlanma yarışının önlenmesi için uluslararası diplomasiye ağırlık verilmeli.
• Türkiye, nükleer enerji alanındaki yatırımlarını sürdürmeli.
• Nükleer güvenlik en üst düzeyde sağlanmalı.
• Uluslararası işbirliği güçlendirilmeli.

Sonuç olarak, dünya yeni bir nükleer çağın eşiğinde. Trump'ın uyarıları ve küresel gelişmeler, bu tehlikenin ciddiyetini gözler önüne seriyor. Türkiye'nin Akkuyu hamlesi, bu yeni dönemde ülkenin stratejik konumunu güçlendirecek önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak, nükleer enerjiye yatırım yaparken, güvenlik ve uluslararası işbirliği konularına azami dikkat gösterilmesi gerekiyor.