Uluslararası Af Örgütü'nün "2024-25 Dünyada İnsan Haklarının Durumu" raporu, insan haklarındaki küresel gerilemenin giderek derinleştiğini gözler önüne seriyor. İstanbul'da düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna duyurulan rapor, 150 ülkeyi kapsayan geniş bir inceleme sunuyor. Rapora göre, 2024 yılı, özellikle İsrail'in Gazze'deki eylemleriyle insanlık vicdanını derinden yaralayan bir yıl oldu. Avrupa ve Orta Asya'da din ve inanç özgürlüğü alanında gerilemeler yaşanırken, Afrika'daki çatışmalar ve kıtlık milyonlarca insanı yerinden etti. "Trump etkisi" olarak adlandırılan politikalar ise bu yıkıcı eğilimleri daha da hızlandırdı. Ancak, tüm bu olumsuzluklara rağmen, insan hakları savunucularının direnişi ve sesini yükseltmesi umut ışığı olmaya devam ediyor.
Türkiye'de İnsan Hakları Durumu
Raporda Türkiye'ye ilişkin bulgular da endişe verici bir tablo çiziyor. İnsan hakları savunucuları, gazeteciler ve muhalif siyasetçiler, sıklıkla temelsiz soruşturmalar ve mahkûmiyet kararlarıyla karşı karşıya kalıyor. Barışçıl protestolar genel yasaklarla engellenirken, ifade özgürlüğü baskı altında tutuluyor ve yargının bağımsızlığı ciddi şekilde tehdit ediliyor. Af Örgütü Türkiye Araştırmacısı Begüm Başdaş, yerel seçimlerde yaşanan usulsüzlüklere ve seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum atanmasına da dikkat çekiyor.
- Sosyal medya da dahil olmak üzere çeşitli platformlarda ifade özgürlüğünü kullanan kişiler, "terör" veya "aşırılık yanlılığı" gibi suçlamalarla karşı karşıya kalıyor.
- Yürütmenin yargıya müdahalesi giderek artıyor ve Anayasa Mahkemesi kararları dahi göz ardı ediliyor.
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları, Osman Kavala, Can Atalay, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ gibi isimlerin davalarında uygulanmıyor.
Küresel Ölçekte İnsan Hakları İhlalleri
Raporda, dünya genelinde otoriter uygulamaların arttığı ve muhalefete yönelik baskıların yoğunlaştığı belirtiliyor. İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında binlerce sivil hayatını kaybederken, Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in soykırım suçu işlediğini belgelerle kanıtlıyor. Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen de çatışmaların ve istikrarsızlığın pençesinde kıvranıyor. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı, bölgedeki insan hakları ihlallerini daha da derinleştiriyor. Gazetecilere yönelik şiddet artarken, en az 124 gazeteci ve medya çalışanı öldürülüyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleşiyor ve LGBTİ+ bireylerin hakları tehdit altında.
Ekonomik eşitsizlikler de insan hakları ihlallerini tetikleyen önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Aşırı yoksulluk, göç, iklim krizi ve siyasi baskı nedeniyle dünya genelinde milyonlarca insan yerinden ediliyor. Dünya Bankası, önümüzdeki on yılın "kayıp yıllar" olabileceği uyarısında bulunurken, milyarderlerin servetleri artmaya devam ediyor.
Uluslararası Af Örgütü'nün raporu, insan haklarının küresel ölçekte ciddi bir krizle karşı karşıya olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Otoriter rejimlerin yükselişi, uluslararası hukukun yok sayılması ve ekonomik eşitsizliklerin derinleşmesi, insan hakları ihlallerini körüklüyor. Ancak, insan hakları savunucularının ve aktivistlerin direnişi, umut ışığını canlı tutuyor. Hükümetlerin uluslararası adaleti tesis etme ve insan haklarına saygı duyma sorumluluğunu yerine getirmesi, bu küresel krizin aşılmasında hayati önem taşıyor. Aksi takdirde, 2025 ve sonraki yıllarda insan hakları alanında daha da ciddi gerilemeler yaşanması kaçınılmaz olabilir.