
Hollanda'da Sınır Kaosu: Vatandaşlar Sınır Kontrolüne Soyundu!
Hollanda'nın Ter Apel kasabası yakınlarında yaşanan olaylar, ülkenin göç politikası ve hukuk düzeni açısından büyük tartışmalara yol açtı. Bir grup vatandaşın kendi inisiyatifiyle sınır kontrolü yapması, devlet otoritesinin sorgulanmasına neden oldu. Bu durum, aşırı sağın yükselişi ve siyasi belirsizliklerle birleşince, Hollanda'yı Avrupa için bir laboratuvara dönüştürdü.
Vatandaşlar Sınır Kontrolüne El Koydu
8-9 Haziran tarihlerinde Almanya sınırına yakın bir otoparkta toplanan 12 kişilik bir grup, sarı yelekler ve el fenerleriyle araçları durdurarak sığınmacı aradı. Bu olay, sosyal medyada büyük tepki toplarken, devletin yetersiz kaldığı yönündeki endişeleri de beraberinde getirdi. Aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders’ın göç politikası anlaşmazlığı nedeniyle koalisyondan çekilmesi, bu tür eylemlerin zeminini hazırladı. Wilders'in "10 maddelik göç planı" reddedilince hükümet düştü ve erken seçim kararı alındı.
Wilders, eyleme destek vererek "fantastik girişim" olarak nitelendirdi ve "Bir dahakine ben de katılırım" dedi. Ancak Adalet Bakanı David van Weel "Yasaları kendi elinize almayın" uyarısında bulundu. Polis, eylemi "yasadışı ve tehlikeli" olarak nitelendirse de, grubun Hollanda sınırları içindeki bir otoparkta kalması nedeniyle yasal bir suç tespit edilemedi. Bu durum, Schengen Sınır Kodeksi'nin yalnızca resmi makamlara sınır kontrol yetkisi tanımasıyla da çelişiyor.
Almanya İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt, bu eylemin "hiçbir yasal dayanağı olmadığını" söyleyerek Hollanda’dan net bir tutum talep etti. Almanya Polis Sendikası da Hollanda’yı pasif kalmakla eleştirdi. Özellikle iltica merkezlerinde yaşayan sığınmacılar, art arda yaşanan hükümet krizleri ve bu tür radikal girişimler karşısında derin bir endişe içinde.
Göç Politikalarında Değişim Rüzgarları
PVV’nin çekilmesiyle koalisyon ortakları olan Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD),Yeni Toplumsal Sözleşme (NSC) ve Çiftçi-Vatandaş Hareketi (BBB),göçle ilgili yetkileri kendi aralarında paylaştı. Bu durum, göç politikasının tek bir makamda toplanmaması anlamına geliyor. VVD sınır kontrolü ve acil durum yasalarından, BBB dağıtım yasasından, NSC ise genel göç politikalarından sorumlu olacak.
Bu parçalı yapıya karşılık, sol partiler birleşme kararı aldı. İşçi Partisi (PvdA) ve Yeşil Sol (GroenLinks) üyelerinin büyük çoğunluğu birleşmeyi onayladı. 2026’da resmileşecek ittifak, 29 Ekim seçimlerine ortak listeyle girecek. Son anketlere göre GroenLinks-PvdA bloğu, PVV’nin ardından ikinci sırada yer alıyor.
Avrupa İçin Bir Uyarı Sinyali
Hollanda'da yaşanan bu olaylar, Avrupa demokrasileri için önemli bir uyarı niteliği taşıyor. Devletin denetim kapasitesinin zayıfladığı ve vatandaşların kendi inisiyatifiyle sınır denetimi yaptığı bu örnek, aşırı sağın yükseldiği ve merkez partilerin bölündüğü bir dönemde daha da dikkat çekici hale geliyor. Hollanda, göç politikaları açısından Avrupa’nın laboratuvarına dönüşürken, bu gelişmelerin kıta genelinde nasıl bir etki yaratacağı merakla bekleniyor.
Suriye'ye dönüşün güvenli olmadığını ortaya koyan Dışişleri Bakanlığı raporu ve mülteci akını söylemlerinin kamuoyunda güç kazanması, Hollanda'daki göçmen karşıtı atmosferi daha da körükleyebilir. Bu durum, Avrupa genelinde benzer eğilimlerin yaşanmasına ve göç politikalarının daha da sertleşmesine yol açabilir.