
Gelmek mi Gitmek mi? Yaşlılığın Düşündürdükleri!
Hayatın anlamı üzerine yapılan derin bir tefekkür, yaşlılığın getirdiği bir iç hesaplaşma... "Geldik gidiyoruz" sözü, aslında hayatın kısa bir özeti gibi. Bu iki kelime, insanın varoluşunu, dünyadaki misafirliğini ve kaçınılmaz sona doğru yolculuğunu ifade ediyor. Peki, yaş ilerledikçe bu düşünce nasıl bir dönüşüm geçiriyor? Ölüm, gençlik yıllarında uzak bir ihtimal olarak görülürken, yaşlılıkta daha somut bir gerçeklik haline mi geliyor?
Gitmek mi, Kalmak mı?
40'lı, 50'li yaşlardan sonra "gitmeye odaklanma" dediğimiz olgu belirginleşmeye başlar. Eğer bir insan bu yaşlarda dünyanın geçiciliğini fark etmezse, kayıplar yaşaması kaçınılmaz olabilir. Gençlikte bazı gerçekleri görmezden gelinebilir, ancak yaş kemale erdiğinde, insan ötelere ve ölüm sonrasına odaklanmalıdır. Çünkü hiç kimse bu dünyaya kazık çakmaz, herkes bir gün ölecektir. Bu, en basit ve en yakın gerçektir.
Yaş ilerledikçe vücut yaşlanır, heyecanlar azalır, hayatın tadı kaçar, hastalıklar artar. Bu durumda dünyanın fani ve geçici olduğu daha derinden hissedilir. 60'lı yaşlarda bu gerçekler ruhumuzda daha fazla yer bulur ve "gelmek ve gitmek" üzerine daha fazla kafa yormaya başlarız. Bu bir fikir jimnastiği, bir beyin fırtınasıdır.
Gelmek Gitmek İçindir
Bu dünyada gelmek asıl değil, gitmek asıldır. Gelmek, gitmek içindir. Yani gitmek olmasaydı, gelmek de olmazdı. İnsanoğlu bu dünyayı bir kalma yeri olarak görmemelidir. Burası, gitme yeridir. Derviş Yunus'un dediği gibi:
Sular hep aktı geçti. Kurudu vakti geçti. Nice han, nice sultan. Tahtı bıraktı geçti. Dünya bir penceredir. Her gelen baktı geçti.
Yunus Emre'nin bu dizeleri, hayatın akışını ve dünyanın geçiciliğini ne güzel anlatıyor.
Gelmek ve Gitmek Arasında İnsan
Kalmaya gelmedik, gitmeye geldik. Bu hakikate boyun büküp eğildik. Elhamdülillah idrak edip bildik. Gelmek ve gitmek arasındadır insan. Bir tarafta gerçek, bir tarafta rüya. Tercihlerden ibarettir, bu dünya. Zaten imtihanın sırrı da bu ya. Akıl ve nefis arasındadır insan.
- Akla uyarsa meleklerden üstte.
- Nefse uyarsa hayvanlardan altta.
- Al sana iki yol, iki seçenek işte.
- Hayır ve şer arasındadır insan.
Gözü, gönlü, parada, pulda, sarayda. İster ki görsün, her daim fayda. İki ihtimal de mümkün dünyada. Yarar ve zarar arasındadır insan. Bu dünyada sonsuz huzur arar da. Güzelliklerin hayalini kurar da. Mümkün değil, olmaz tek bir kararda. Umut ve korku arasındadır insan.
Hayat ve Ölüm Arasında
Bazen çekip gider, terkeder yurdunu. Bazen keser her şeyden umudunu. Sonra sabreder, bulur muradını. Havf ve reca arasındadır insan. Her şey, esasında tek bir anlık. Gün gelir, basar ruhunu karanlık. Gün gelir, kaplar ufkunu aydınlık. Gece ve gündüz arasındadır insan.
- Farklı farklı, çeşit çeşittir takvim.
- Kimi kameri, kimi şemsidir kavim.
- İşte budur benim sözüm, kavlim.
- Ay ve güneş arasındadır insan.
Kimi zaman azdır, kimi zaman çoktur. Kimi zaman açtır, kimi zaman toktur. Bugün var olsa da, elbet yarın yoktur. Hayat ve ölüm arasındadır insan. Vallahi herkes bu alemde misafir. Burası gerçek, çok açık ve zahir. Şunu anlayanlar zeki ve mahir. Hayat ve ölüm arasındadır insan. Gelmek ve gitmek arasındadır insan. Vesselam.
Hayatın anlamını sorgulayan, yaşlılığın getirdiği tefekkürle yoğrulan bu düşünceler, aslında hepimiz için birer ayna niteliğinde. Dünya hayatının geçiciliğini ve ölümün kaçınılmazlığını hatırlatarak, daha anlamlı bir yaşam sürmeye teşvik ediyor. Unutmayalım, hayat bir yolculuktur ve her yolculuğun bir sonu vardır. Önemli olan, bu yolculuğu nasıl geçirdiğimizdir.