Diyarbakır'da, Sur ilçesinde açılan bir kafe, alışılmışın dışında konseptiyle dikkat çekiyor. Batman'dan Diyarbakır'a gelen Sedat Çelik, tarihi eserlere olan tutkusunu vatandaşlarla paylaşmak amacıyla kafesini adeta bir müzeye dönüştürdü. Kafede sergilenen yaklaşık 3 bin adet tarihi eser, ziyaretçileri adeta zamanda yolculuğa çıkarıyor. Ancak bu eşsiz deneyimin bir şartı var: "Lütfen dokunmayın!"
Nostalji ve Tarih Bir Arada
Kafede eski plaklar, kasetler, teypler, televizyonlar, perdeler, dikiş makineleri ve antika duvar saatleri gibi birçok farklı kategoride eserler bulunuyor. Sedat Çelik, bu eserleri uzun yıllar boyunca biriktirmiş ve kafesini açarak koleksiyonunu halka açık hale getirmiş. Müşteriler, kahvelerini yudumlarken geçmişin izlerini taşıyan bu objeleri yakından inceleme fırsatı buluyor.
Şehir dışından gelen bir müşteri, kafenin atmosferinden çok etkilendiğini belirterek şunları söyledi: "Kafe olarak çok nostaljik bir ortam var. Huzur veren bir ortam var. Kafede teknolojik aletler yok, genelde nostaljik aletler var. Bu da insana farklı bir hava katıyor."
- Eski plaklar ve kasetler
- Antika teypler ve radyolar
- Nostaljik televizyonlar
- El işlemeli perdeler
- Dikiş makineleri
- Antika duvar saatleri
"Lütfen Dokunmayın" Uyarısı Neden?
Sedat Çelik, tarihi eserlerin korunması ve zarar görmemesi için kafenin çeşitli yerlerine "Lütfen dokunmayın" uyarı panoları asmış. Bu uyarı, eserlerin değerini ve hassasiyetini koruma amacını taşıyor. Ziyaretçiler, eserleri sadece gözleriyle inceleyebiliyor, bu da kafenin müze atmosferini daha da güçlendiriyor.
Kafe sahibi Sedat Çelik, koleksiyonunu oluştururken büyük bir özen gösterdiğini ve her bir eserin kendisi için ayrı bir anlam taşıdığını belirtiyor. Bu nedenle, eserlerin korunması onun için büyük önem arz ediyor. Kafeyi ziyaret edenler de bu hassasiyete saygı göstererek, eserlerin uzun yıllar boyunca sergilenmeye devam etmesini sağlıyor.
Diyarbakır'daki bu sıra dışı kafe, sadece bir kahve içme mekanı olmanın ötesinde, geçmişe yapılan bir yolculuk ve tarihi eserlere duyulan saygının bir sembolü haline geldi. Sedat Çelik'in bu özgün girişimi, hem Diyarbakır'ın kültürel zenginliğine katkıda bulunuyor hem de ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim yaşatıyor.