TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2023 yılı bütçe kanun teklifi görüşmeleri sürüyor. Bugün kurulda Adalet Bakanlığı’nın 2021 yılı kesin hesabı ile 2023 yılı bütçe kanun teklifi Bakan Bekir Bozdağ’ın iştirakiyle görüşülüyor.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, komitede şunları söyledi:
* “Sayın Bakan, sizi dinledik, arkadaşlarımızı da dinliyoruz fakat problem, burada bu bütçenin sunumundan daha öte, rejimin niteliğidir. Bu rejimin niteliği değişti, rejimin ismi artık demokrasi değil. Bütün bağımsız gözlemcilere nazaran otokrasi ve sert otokrasiye giden bir yoldayız rejimin niteliği olarak. Münasebetiyle rejim niteliği otokrasi olursa kurumlar da buna nazaran şekillenir. O kurumlardan biri de yargıdır.
* Şu anda Türkiye’de Yargı hem var hem yok ve bağımsız ve tarafsız diyebileceğimiz bir Yargı kurumu yok. Direkt doğruya Yürütme organına bağlı, onun genel müdürlüğü üzere çalışan bir Yargı kurumu var kurum olarak ve yeniden memur olarak çalışan Yargıç ve Savcılar var. Yani vazifesini yapan, tarafsız ve itina gösteren Yargıçlar var lakin kurum olarak rejimin niteliği bu. Münasebetiyle nitelik bu türlü olunca da birçok örnek söyleyebiliriz sizlere sahiden.
“HESAPLAŞACAĞIZ”
* Yani ben avukatlığımdan, baro başkanlığımdan çok daha fazla Yargı uygulamalarını hem mahkemeleri takip ederek hem de cezaevlerine giderek gözlemlemeye çalışıyorum lakin inanın -bakın, inanın- 12 Eylül faşist darbesindeki yargılamalar bile şu andaki yargılamalar üzere değil, görmüyorsunuz ve bunun siyasi sorumluluğu da size ilişkin. Neden size ilişkin? Bakın, tarihte olmamış uygulamalar sizin devrinizde oldu.
* Bir yargıcı, bir mahkeme liderini 19, 26 ve 37’nci Ağır Ceza Mahkemesi Lideri yaptınız, Çağlayan Adliyesinde dolaştırdınız gezici cezalandırıcı bir heyet olarak, sonra o siyasi kararlarının ardında siz olduğunuz için getirdiniz Bakan Yardımcısı yaptınız. Bu iletisi çok açık verdiniz, biz bu iletileri alıyoruz. Türkiye’de bu türlü uygulamalar olmamıştır.
* Bakın, yanıbaşınızda Yargıtay Genel Sekreteri var, yanı başınızda; ya, 3 tane üyenin değiştirildiği ve sonra da Soma Davasının kararının değiştirildiği bir uygulama Yargıtay tarihinde olmuş mudur? Biz bunları nasıl unutacağız, nasıl unutacağız? Ve bu Yargı mensuplarına da söyleyelim, açık açık buradan söyleyelim: Onlarla helalleşmeyeceğiz, onlarla hesaplaşacağız, adil biçimde lakin. O üç Yargıtay üyesi bunun hesabını nasıl verecekler? Yahut sizin Bakan Yardımcınız bu kadar çok açık hukuksuzlukların nasıl hesabını vermeyecek, nasıl vermeyecek?
* Bakın, size bir tek örnek vereceğim, müddetim doluyor: Bakın, Türkiye otuz yıldan fazladır Avrupa İnsan Hakları Mukavelesine taraf, mahkemenin yetkisini kabul etmiş. Kontratın 18’inci Hususu devletler bakımından sabıka kaydıdır, sabıka kaydı. Onunla ilgili olarak devletler aleyhine verilen kararlar bir elin parmağını geçmez, çok enderdir.
“AİHM, TÜRKİYE’Yİ MAHKUM ETTİ”
* Bakın, sizin devrinizde Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve en son geçen hafta milletvekilleriyle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sizin uygulamalarınız nedeniyle Türkiye’yi 18’inci unsurdan mahkum etti. Bakın, bu tek başına sizin bütün uygulamalarınızı ortaya koyuyor, sabıka kaydınızdır ve sizin peşinizden masraf bunlar. Diyorsunuz ki: ‘Her şey güllük gülistanlık’. Güllük gülistanlıksa -yanınızda Anayasa Mahkemesinin Genel Sekreteri var- bu kadar dava Anayasa Mahkemesine niçin gidiyor?
* Söyler misiniz, niçin bu kadar çok ihlal kararı çıkıyor Yargıdan, neden çıkıyor? Yahut hala 19 bin tane derdest belge var Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde, 19 bin; Türkiye birinci sırada. Bakın, 90’lı yıllarda bu türlü değildi; 19 bin evrak var. Anayasa Mahkemesinin filtresi olmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerine 5 tane daha mahkeme kurulması lazım. Bu uygulamaların sahibisiniz, münasebetiyle bu türlü deve kuşu üzere başınızı kuma gömerek olmaz, görün uygulamaları. Düşman ceza hukuku uyguluyorsunuz muhaliflere karşı, her alanda ve Yargı vasıtasıyla. Bunları görüyoruz, kayıt altına alıyoruz, hesabını da soracağız.” ANKA
