İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener, İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu ile birlikte 31 Mart Cuma akşamı İBB’nin Beyoğlu Örnektepe Yurdu’nda öğrencilerle iftar yaptı. Akşener ve İmamoğlu iftar sonrası öğrencilerin sorularını yanıtladı.
Ev sahibi olarak açılış konuşmasını yapan İmamoğlu “Zor vakitler geçiriyor olsak da moralimiz ve umudumuz çok yüksek. Sarsıntı hayatımızın öteki bir periyoda evrilmesine neden oldu. Yanlışlarımızı tahlil etmeye ve geleceğe daha güçlü bakmanın yollarını aramaya başladık” dedi.
Seçimden sonra İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili nasıl bir yol izleneceği sorulan Akşener, “Kesinlikle kimse cayamaz. İstanbul Kontratı yaşatır. Mümkünatı yok, en ufak bir tereddüt yaşanmasın” açıklaması yaptı.
SEÇİMDE MEMLEKETLERİNE GİTMEK İÇİN TAKVİYE İSTEDİLER
14 Mayıs seçimlerinde oy kullanmak için memleketine gidecek öğrenciler için YETERLİ Parti’nin takviye sağlayıp sağlamayacağının sorulması üzerine Akşener ve İmamoğlu ortasında esprili bir diyalog yaşandı.
Akşener şöyle konuştu:
*6 siyasi parti ismine Millet İttifakı dediğimiz sistemle ortak seçime gidiyoruz. 31 Mart’ta iki parti ortaklaşarak seçime gittik. İstanbul ve Ankara alındı. Kalbi söküldü kimilerinin.
*Sandığın korunmasının, seçmenin sandığa gitmesinin sağlanması değerli. Yalnızca gençlerden bahsetmiyorum çeşitli yerlere tahliye edilen depremzedeler de var. Esasen ekonomik olarak Türkiye göçtü.
*Biz CHP ve DÜZGÜN Parti olarak bütçe ve imkanlarımızı birleştirerek işbirliği yapacağız. Bizi cumhur ittifakından ayıran şey; iş birliği. Biz iş birliği yapıyoruz onlar mezara kadar gidiyorlar, sistemleri o denli.
*Çok duygusal bir bağlantı biçimleri var. Bu sinerji, bu güç birleştirme sizlerin üzerindeki ekonomik yükü kaldıracak. Kendimizi övmemek için uzunca anlattım, herkesin hissesi olacağı için. Biz DÜZGÜN Parti olarak ekstra yapıyoruz. Hafifçe CHP’yi de gagaladım.
“OTOBÜS TUTACAK MISIN LİDERİM?”
İmamoğlu da sarsıntıdan sonra üniversitelerin kapatılması ve açılması kararlarının bir kaos yarattığına dikkat çekerek “10 vilayetteki öğrencilerin Türkiye’ye dağıtılmasını, İstanbul’da, Edirne’de konuk edilmesini onların eğitimlerine devam etmesini bekliyordum. İstanbul’daki öğrenciler eğitimlerine devam etsin diye beklerken tam tersine üniversiteler kapatıldı. Bu öğrenciler yurtlarının parasını ödemişler, bir kısmı konut tutmuş. Dünkü karar da garip bir karar isteyen gitsin eğitim alsın üzere. Eğitim birinci kısıtlanan alan oluyor. Makus bir karardı. Genel liderimizin söylediği üzerimize sorumluluk olarak yüklenmiştir” dedi.
Akşener de “Çok güç söyledi… Otobüs tutacak mısın, kumanya masraflarını biz vereceğiz sen de verecek misin liderim?” diyerek İmamoğlu’na takıldı. İmamoğlu da “Yapacağız, yapacağız bir oy bir oydur” diye gülerek karşılık verdi.
“GİDERSENİZ GİDİN DEMEYECEĞİZ”
Tıp fakültesi öğrencisinin 14 Mayıs sonrası sıhhat siyasetlerinin nasıl olacağını sorması üzerine Akşener “Sizin üzere gençlere giderseniz gidin demeyeceğiz. Şayet biz yöneticiler eğitim, sıhhat, güvenliği rant aracı olarak görürsek ‘ört ki ölem’ demektir. Eğitimin içine tükürüldü, bilerek yapıldı ki vasatlık hakim olsun. Sizin için ümitsizlik hakim olsun. Ağlayarak okuduğum bir çalışma olmuştu. Ailesinin durumu güzel olanlar da çok sıkıntı koşullarda okuyan gençlerin ortak noktası yurt dışına gitmekti. Sıhhate gelirsek; ana faktör devlet olmalı. Tabipler itibarsızlaştırıldı. Vatandaş ile düşman haline getirildi. Bunlar rastgele yapılmadı. Devlet ve üniversite hastaneleri zayıflatıldı” dedi.
“MERAL MOMMY” SORUSU
Öğrenciler Akşener’e toplumsal medyada kendisine “Meral mommy” denmesinden hoşlanıp hoşlanmadığını da sordu.
Akşener “Anne kelamını çok seviyorum. Mommy, İngilizce tamam fakat anne ya. Ana olmayı çok seviyorum. İster o denli desinler, ister bu türlü desinler anne kelamını çok seviyorum” karşılığını verdi.
“BUNU DÜŞÜNDÜRTMÜŞ OLMAK ÇOK KÖTÜ”
Bir öğrencinin “Oy vermek için birer sayı olarak görülüyoruz, bu algıyı değiştirirseniz çok sevinirim” serzenişi üzerine de Akşener “Bunu düşündürtmüş olmak biz büyükler için çok berbat. İçtenlikle çok üzülüyorum. Siz velinimetsiniz, onun farkında olursanız, şu’culuk bu’culuk ortadan kalkar” dedi.
“KÖTÜ BİR KABU YAŞIYORUZ”
İmamoğlu da şu karşılığı verdi:
*Hükümet güya kendisine ilişkin olan bir şeyi size lütufta bulunuyor. ‘Sana bunu verdim, oyunu da bana ver’. Bu okulların hepsi sizin. Bu memleketin her karış toprağı sizin. Eşitsizlik olduğunu düşünebilirsiniz.
*Hak sizin, hak talep etme hakkı da sizin. Bizim de bunu en uygun sunma uğraşını gösteren beşerler olduğumuzu bu ülkenin anlaması lazım. Lütufta bulunan beşerler asla değiliz. Mucize yaratacak beşerler değiliz. Bugün bir hükümet diyor ki ‘her şeyi bilen bir kişi var.’ Makûs bir kabus yaşıyoruz. Ayılmamız uyanmamız lazım. Kabile ülkesi değiliz biz. Bu ülkede 200 yıldır demokrasi çabası veriliyor.
*Bu hak ve özgürlükler yerine oturduğu vakit kendinizi bir sayıdan ibaret görmeyeceksiniz, görmemelisiniz. O denli hissediyorsanız hepimizin kusuru var. Bunu telafi edeceğiz, tedavi edeceğiz.
*14 Mayıs’ı onun için hayati bir seçim olarak görüyorum. Bütün bunları düşünerek karar almanızı sağlayın, hem sizin, hem arkadaşlarınızın, hem yakın etrafınızın. Küçük kolay vaatlerle kimsenin aldanmasına müsaade etmeyin.
İSTANBUL ZELZELEYE HAZIR MI?
Depremi Hatay İskenderun’da ailesi ile birlikte yaşayan bir öğrencinin “Bir bakan biz İstanbul sarsıntısına hazırlanıyorduk demişti. İstanbul zelzeleye ne kadar hazır? Benim için travma oldu, hala düdükle geziyorum” sorusuna da İmamoğlu şu karşılığı verdi:
*Büyük bir acı. Büyük bir sorumluluğumuz var. O kentlerin yine inşası akşamdan sabaha uyduruk temel atma merasimleri ile atılacak adımlar değil. Bu yıkımın sebebi biziz. Yanlış kararlar yıkıma neden oldu. Artık 100 yıl ayakta kalacak kentler kurmalıyız.’ İstanbul’a hazırlık yapıyorduk’ kelamı kurmaca, aldatmaca, maksat saptırma.
*Elbette İstanbul için çalışma yapılmadı değil yapıldı, yapılıyor. Ama kararlı değiliz, prensiplere uymuyoruz, siyasete alet edip çarçabuk seyahatimizi değiştirebiliyoruz. Bu sebeplerden dolayı İstanbul gelmek zorunda olduğu noktaya ulaşamadı.
*Biz 1999 sarsıntısından bu yana 24 yıldır atılmış adımlarla tıpkı hızla gidersek 80 yılda İstanbul’u zelzeleye güçlü bir kent yapamayız. Onun için daha süratli hareket etmeli daha koordineli, daha kurallara sadık olmalıyız.
*Yasa çıkartmalıyız, bir canı daha bu afetlere feda edemeyiz. İmar barışı çıkarıldı. Devlet olarak da bu işi hafife aldık. Zelzele bize çok acı yaşattı ve bu acı memleketin risklerini giderene kadar dinmesin.
*Keşke ben diyebilsem ki İstanbul’da sorun yok. O denli bir şey diyemem. Aslında mucize, bu kentte 3-4 senede bir şeyleri düzeltmek. Sıhhat bir planlama ile 15-20 yılda bu kendi çok güçlü hale getirebiliriz. Lakin Kanal İstanbul yaparak değil.
“YARGININ SOPA ÜZERE KULLANILDIĞI BU TÜRLÜ BİR DEVİR YAŞANMADI”
Bir hukuk fakültesi öğrencisi de seçim sonrasında hukuk alanında ne üzere değişiklikler yapılacağını sordu.
İmamoğlu “Türkiye cumhuriyeti devletinde hukuk sistemi daima dört dörtlük işliyordu diyemem eksikleri olmuştur. Ancak bu periyot kadar yargıyı, siyasetin gücü elinde bulunduran hükümet tarafından bir sopa üzere kullanıldığı bir periyot yaşanmadı. O denli ihbarlarla o denli değişik şeylerle karşılaşıyoruz ki utanç duyuyoruz. Adalet, bir insan için en az hava su kadar hayat ögesidir. Bu ülkede yargı, hükümet tarafından yönetilmeye uğraş edilen bir sistem haline geldi. Halbuki yargı her şeyin üstündedir. Adaletin düzelmesi için yargının bağımsızlığı Millet İttifakı’nın en kıymetli problemlerinden biridir” dedi.
“SİYASETÇİ PARMAĞINI SALLAMAKTAN VAZGEÇECEK”
Akşener de şu cevabı verdi:
*Tahsili kıymetsiz hale getirmek, vasatlığı öne çıkarmak bir tercih. Ben eski bir üniversite hocasıyım. Kadim bir tartışmadır üniversitelerin çokluğu, azlığı, kent içinde olması, yerleşke olması… Sizlerle bunu konuşalım isterdim.
*Günlük hayata dair uğradığınız haksızlıklara dair şeyler söylediniz. Var olan o kadar çok sorun var ki hayatınızda onların tahlilini sordunuz. Diyelim avukat oldun bir müvekkilin var.
*Alacak verecek davasında AK parti ilçe lideri ile mahkemelik olmuş. Kazanabilir misin? Asıl vahim olan bu. Bunun yerine Mak Parti de olabilirdi bir yeri kötülemek için söylemiyorum. Yargının bağımsız, objektif, korkusuz olması lazım. Bunu sağlamak çok kolay. Siyasetçi parmağını sallamaktan vazgeçecek. Bana soruyorlar ‘hesap soracak mısın?’ diye.
*Kişisel olarak nefret ettiğim o kadar çok kişi var ki. Fakat ben siyasetçi olarak intikam alamam. Bu türlü bir şey olamaz. Bugün bu yapılıyor diye ben onu yapamam. Yapıyorsam gerçek değil, bugün üzere olur. Hakimin, savcının önünü açacaksın.
*Cumhuriyet savcısı deniyor ismine; iktidar savcısı değil. Benim varsa yamuğum; savcı, hakim olarak türel olarak benim de peşime düşmelisin. Fakat Türkiye’de kavramlar o kadar birbirinin içine girdi ki inanamıyorum kimi şeylere…” diye konuştu.
KAYNAK : Sözcü
