[ad_1]
Kronik otoimmün tiroid hastalığı; Hashimoto tiroiditi (HT), en yaygın otoimmün tiroid patolojilerinden biridir ve çoğunlukla kadınlarda görülmektedir. Dünya nüfusunun %5’inin kronik lenfositik tiroidit olarak da bilinen Hashimoto hastalığından muzdarip olduğu tahmin edilmektedir.
Genetik bir kusur veya T lenfositlerinin aktivitesindeki azalma, proinflamatuar sitokinlerin artışına neden olarak, immuntolerans sitokinlerini azaltır. B Lenfositleri tiroid antijenlerine yönelik dokuya özgü antikorlar üretir : Anti TPO ve Anti TG. Bunun sonucunda ultrason tiroid bezi görüntüsü değişime uğrar. Bradikardi, deri altı yağ dokusunun artışı, anemi, B12 eksikliği, Demir eksikliği , konstipasyon, üreme yeteneğinin azalması, ruh halinin sık değişime uğraması, kronik yorgunluk, kilo artışı, saç dökülmesi, konsantrasyon bozukluğu gerçekleşir.
Hashimoto tiroiditinin çölyak tanısı alan her 5 kişiden 1’inde, Tip 1 Diyabet tanısı alanların %17’sinden fazlasında, Polikistik over sendromu olan kadınların %70’inde bulunduğu saptanmıştır.
Tiroid hastalıkları sıklıkla disbiyozis ile ilişkilidir. Disbiyozis ile birlikte bağırsak geçirgenliği artmakta, enflamasyon şiddetlenmektedir.
Glutensiz diyetler; gluten kaynağı olan tahılları, her türlü buğday, arpa, çavdar ve yulafı (yulaf genellikle diğer tahıllarla kontamine olabilmektedir) diyetten çıkarmaktadır. Glutensiz bir diyet esas olarak doğal olarak glutensiz ürünlerden, yani meyve, sebze, et, balık, baklagiller, kuruyemişler, süt ürünleri ve yumurtalardan oluşur.
Bazı çalışmalar, glutensiz bir diyetin, otoimmün sürecin uzun süreli glutensiz diyet yapan hastaların 15 yıla kadar takipte %50 daha az otoimmün hastalık geliştirdiğini göstermiştir.
Glutensiz bir diyetin anti-tiroid antikorlarının konsantrasyonu ile ilişkili olan anti-doku transglutaminaz antikorlarının konsantrasyonunu azalttığı, böylelikle azalmanın tiroid otoimmünizasyonunun azaltılmasına katkıda bulunabileceği gösterilmektedir. Hastaların, gluteni diyetlerinden çıkarmak, semptomlarını, özellikle de sindirim sistemi ile ilgili semptomları azalttığı bildirilmiştir.
Hashimoto tiroiditinin etiyolojisi tam olarak açıklanamamış kabul edilmekle beraber, bu hastalığa uygun bir beslenme modeli henüz ortaya koyulmamıştır. Genetik olarak Hashimoto tiroiditine yatkın olan bireylerde çevresel faktörlerin hastalığı ortaya çıkarması mümkündür. Beslenme alışkanlıklarının bu durumu tetikleyebilir bir noktada olması kaçınılmazdır.
Bazı Araştırmacılar Hashimoto tiroiditi hastalığı olan bireylerin diyet protokolü olan (Diet4Hashi) yayınladılar. Bazı çalışmalar, fazla hayvansal yağ ve tereyağı tüketiminin, TPOAb ve/veya TgAb’ye karşı antikor geliştirme riski ile ilişkili olduğunu, sebze, kuru meyve, kuruyemiş ve müsli açısından zengin bir diyetin bu riski azalttığını göstermiştir. Mevcut bulgulara göre, antioksidan özelliklerinden dolayı koruyucu bir etkiye sahip olduğu için Akdeniz diyeti Hashimoto Tiroiditi hastaları için en etkili olan modeldir.
Hashimoto hastalıgında immunmodülatör olarak diyete yulaf eklenmesi ile insülin – glikoz metabolizması düzenlenebilmektedir. Yulafın bileşimindeki beta glukan önemli rol oynayabilmektedir.
Tiroid hormonları büyümeyi, metabolizmayı, vücut gelişimini kontrol eder ve yapısal proteinlerin, enzimlerin ve diğer hormonların üretiminde yer alır. Tiroid hastalığı olan bireylerin çoğu, normal vücut ağırlığını korumada sorunlar yaşar ve sağlıklı bireylerden daha yüksek vücut kitle indeksine ve bel çevresine sahiptir. Tiroid hastalıklarına sahip bireylerin beslenme ve yaşam tarzı değişikliklerini hayat boyu sürdürmeleri önemle tavsiye edilmektedir.
Uzman Diyetisyen Elif Melek Avci Dursun
KAYNAK : Doktor Sitesi
[ad_2]