Türkiye’nin birçok kentinden gelen çevreciler 8 yıl ortadan sonra Mersin’de üretimi devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin kapısına kadar dayandı. Çevreciler, jandarmanın ağır tedbir aldığı harekette Akkuyu kapısına 8 yıl sonra giderek projeye yönelik yansılarını lisana getirdiler. Yapılan açıklamada ise AKP iktidarının projeyi siyasi bir gösteri haline getirdiği ve 2023’te bir reaktörün açılışına yetiştirilmeye çalışıldığı belirtildi.
Çevreciler, “Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşaatı durdurulsun, mukavelesi feshedilsin” davetinde bulundu.
İklim Adaleti Koalisyonu, DAÇE ve Ekoloji Birliği’nin düzenlediği Çukurova Kervanının Hatay’dan sonra ikinci etabı Mersin oldu. Çukurova Kervanına Mersin Nükleer Zıddı Platformun da katılması ile etkinlikler birlikte düzenlendi Çevreciler, evvel Mersin merkezde “Akkuyu Nükleer Güç Santralı İnşaatı Durdurulsun, Kontratı Feshedilsin” ve “Ekolojik Dengeyi Koru!” bahisli basın açıklaması yapıldı. Nükleer tersi sloganların atıldığı aksiyonda projenin durdurulması istendi.
YÜRÜMELERİNE MÜSAADE VERİLDİ
Çevreciler, Mersin merkezde yapılan basın açıklamasından sonra projenin bulunduğu Gülnar ilçesinin Bülyükeceli mahallesine otobüslerle gitti. Merkezde otobüslerden inen çevreciler, 8 yıl ortadan sonra Akkuyu Nükleer Santral’in birinci denetim noktası kapısına kadar yürümelerine müsaade verildi. Jandarmanın ağır güvenlik tedbirleri altında yaklaşık 5 km yürüyen çevreciler Akkuyu Nükleer Santrali kapısında basın açıklaması yaptı.
“AKKUYU NÜKLEER GÜÇ SANTRALI İNŞAATI DURDURULSUN, MUKAVELESİ FESHEDİLSİN”
Çevreci kuruluşlarca hazırlanan ortak basın açıklamasını Mersin Nükleer Zıddı Periyot Sözcüsü Osman Koçak yaptı. Akkuyu santralinin üreteceği elektrik gücü ölçüsünün yarısına, 15 yıl boyunca bir devlet şirketi olan EÜAŞ tarafından 12,35 ABD cent/kwH üzere çok yüksek bir fiyatla alım garantisi verildiğini belirten Koçak, “Bunun manası, hammadde maliyeti sıfır olan rüzgâr ve güneşten daha ucuza elektrik üretmek yerine, elektriği değerliye mal etmek ve halkı güç yoksulluğuna iten fahiş elektrik faturalarının daha da zamlanmasıdır.
Stratejik açıdan Türkiye, güç bölümünde doğalgaz, kömür ve petrol ithalatında Rusya’ya bağımlı hale gelmiştir. Nükleer gücün Rusya kontrolünde üretilmesi, bu ülkeye bağımlılığı düzgünce artıracaktır. Çünkü santralin sahibi bir Rus devlet şirketi olan Rosatom, ana üretimci da öbür bir Rus şirketidir. İnşaat toprağı Rus şirkete bedelsiz verilmiş, vergi muafiyetleri sağlanmış, daha da vahimi atıklar, Rus şirketin sorumluluğundan çıkarılmış ve on binlerce yıl radyoaktivitesini koruyacak olan bu atıkların toprağa ve yeraltı sularına karışmadan nasıl bertaraf edileceği problemi Türkiye’ye bırakılmıştır. Üstelik bugün hala nükleer güç santrallerinin atıklarının tam olarak bertaraf edildiği bir prosedür mevcut değildir” dedi.
“DEPREME YÖNELİK TELAŞLAR VAR”
Nükleer santrallerin ticari ömürlerini doldurduktan sonra söküm bedelleri de birinci tesis suram bedelleri kadar yüksek olduğunu da vurgulayan Koçak, bu maliyetin Akkuyu’da Türkiye’nin sırtına yüklendiğini savundu. Kurumsal yapı ve mevzuatın ise yanlışsız dürüst oluşturulmadan üretimine başlanan santralde kontrolün layıkıyla yapılması tarafında telaşlar oluştuğunun altını çizen Osman Koçak, “Bu durum, işletim sürecinde önemli teknik meselelere yol açabilir.
Nükleer santral inşaatı bölgesi, yalnızca Ecemiş fayı nedeniyle değil, Kıbrıs Dalma Batma Nesli, Meyyit Deniz Kırığı, Güney Ege Dalma Batma Jenerasyonu ve 4. Doğu Anadolu kırıkları nedeniyle de zelzeleye yönelik telaşlar doğurmaktadır.
Akkuyu Nükleer santrali projesinin mühendislik ve inşaat çalışmalarında sarsıntı riskinin gereken seviyede değerlendirilmediği yolunda korkular bulunmaktadır. Nükleer santrallerde kaza riski her vakit mevcuttur ve geniş bir coğrafyada, bedelini tüm canlıların ödeyeceği, on yıllarca sürecek ağır yıkımlara yol açacaktır” diye konuştu.
“İKTİDARIN GÖSTERİSİ HALİNE GETİRİLDİ”
Halkın, Meslek Odaları’nın ve Ekoloji Örgütlerinin yıllardır öne sürdükleri münasebetlerin ve taleplerin dikkate alınmadan inşaata devam edildiğinin altını çizen NKP Periyot Sözcüsü Osman Koçak, şöyle devam etti:
“Akkuyu Santrali, iktidarın siyasi bir gösterisi olarak 2023’te bir reaktörün açılışına yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Bu yetiştirme telaşesinin de tesiriyle ve özensiz çalışmayla temel inşaatında çatlaklar meydana gelmiş, santralin inşasındaki iş güvenlik tedbirlerinin göz arkası edilmesi nedeniyle personel vefatları meydana gelmiştir. Rus şirket, tahlili yerli inşaat şirketini devre dışı bırakmakta bulmuştur.
Nükleer lobileri ve işbirlikçileri olan kimi hükümetler, nükleer enerjiyi ‘yeşil enerji’ olarak pazarlama gayretindeler. Bu tam manasıyla bir ‘yeşil boyamadır’. İşletimi sırasında sera gazı salımı yapmaması, nükleeri pak ve sürdürülebilir güç olarak nitelendirmeye yetmez. Bunun için tabiata ve insanlara olan tesirler bütüncül bir bakışla ele alınmalı, kaza riski ve radyoaktif atıkların bertarafı kesinlikle dikkate alınmalıdır. Çernobil kazası daha hafızalarımızdayken, buna Fukuşima felaketi eklendi ve nükleerde hiçbir riskin alınmaması gerektiği gerçeğini bir kez daha açıkça ortaya koydu.”
“TÜRKİYE’NİN NÜKLEERE GEREKSİNİMİ YOK’
Dönem Sözcüsü Koçak, daha sonra şunları söyledi:
“Türkiye’nin ne bugün ne de ileride nükleer güce gereksinimi yoktur. Bu nedenle Akkuyu nükleer güç santrali kontratı derhal feshedilmeli ve inşaat durdurulmalıdır, Sinop ve İğneada’da yapılması düşünülen projeler iptal edilmelidir.
Doğayla ve ömürle barışık güç siyasetinde ne nükleere ne de fosil yakıta yer vardır. Muhtaçlığımız olan, tabiatla yitirdiğimiz bağı yine kurmak, doğal varlıkları zalimce sömürmekten ve tüm gündelik yaşantımızı kaplayan tüketim çılgınlığından kurtulmaktır. Devamlı tekrar edilen “sürdürülebilirlik” kavramına gerçek manasını vermek ve gelecek jenerasyonlara yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak, çabucak artık radikal bir toplumsal değişime hazır olmalıyız.”
Çevreciler, açıklamanın akabinde olaysız dağıldı.
