[ad_1]
ZİRVEDEYKEN EMEKLİ OLDU
İşte rol aldığı sinemalarda çizdiği kompozisyonlar ile hafızalara kazınan, hatta tıpkı mükafata üç sefer kıymet görülen tek kişi olarak tarihe geçen ünlü oyuncu da bunlara bir örnek.
Ama çabucak aklınıza, ailesinin ünlü soyadı sayesinde meslek seyahatine başlayan “nepo bebekleri” gelmesin. Zira birazdan anlatacağımız ünlü, birinci bakışta o denli görünse de onlardan biri değil. Doğuştan sahip olduğu yeteneğini, eğitimle bütünleştiren ve kamera karşısına geçtiğinde yalnızca vücuduyla değil ruhuyla oynayan bir oyuncuydu o. Kamera karşısında yarattığı karakterler de birkaç jenerasyonun hafızasında silinmez izler bıraktı.
Geçmiş vakit kullandık zira o ünlü oyuncu, 2017 yılında kendi isteğiyle kameraların karşısından uzaklaştı ve emekli oldu. Öbür bir deyişle söylersek mesleğini sözün tam manasıyla “zirvede bıraktı.”
EN UYGUN AKTÖR KISMINDA ÜÇ KERE OSCAR MÜKAFATI KAZANDI
Sözünü ettiğimiz bu ünlü ve asla hafızalardan silinmeyecek oyuncu Daniel Day Lewis. 1990 yılında My Left Foot (Sol Ayağım), 2008’de There Will Be Blood (Kan Dökülecek) ve 2012 yılında da Lincoln isimli sinemalarda gösterdiği performans nedeniyle en güzel erkek oyuncu kolunda Oscar kazanan Day Lewis, 2017 yılında “artık emekli olacağını” açıklamıştı. Söylediğini de yaptı.
Son olarak rol aldığı Phantom Thread isimli sinemanın akabinde, oyunculuğa veda edeceğini açıklarken durumu tek bir cümleyle özetledi o periyotta Day Lewis: “Bu, yapmam gereken bir şeydi.”
DÖRT YIL SONRA BİRİNCİ SEFER GÖRÜNTÜLENDİ
Daniel Day Lewis, kendi isteğiyle emekliye ayrıldıktan sonra da uzun mühlet ortalıkta görünmedi. Zati en şöhretli olduğu vakitlerde bile fazla göz önünde olmayı sevmezdi. Emekliliğini ilan ettikten bir yıl sonra yani 2018’de New York’ta bir parkta kendi başına oturup yemek yerken objektiflere takılan Daniel Day Lewis’e o günden bu yana hiçbir fotoğrafçı rastlamamıştı.
İnzivaya çekilen Daniel Day Lewis tam dört yıl sonra birinci defa tekrar New York’ta görüntülendi.. 66 yaşındaki Day Lewis, günlük rahat kıyafetler içindeydi. Dış görünüşüyle ilgili olarak en çok dikkat çeken detay ise büsbütün griye dönmüş saçlarını uzatmasıydı. Yanında ise karısı Rebecca Miller vardı.
Daniel Day Lewis, görüntülendiğini fark etti etmesine lakin rastgele bir reaksiyon vermedi. Hiçbir şey olmamış üzere yoluna devam etti.
SON OLARAK PHANTOM THREAD İSİMLİ SİNEMADA OYNADI
Kelimenin tam manasıyla spot ışıklarından uzakta bir ömür süren Daniel Day Lewis, emeklilik kararını nasıl aldığını da bir röportajında anlatmıştı. Aslında ondan sonra da ne ortalarda göründü ne röportaj verdi.
W mecmuasına verdiği röportajda en son rol aldığı Phantom Thread’ı kast ederek “Filmi yapmadan evvel, oyunculuğu bırakacağımı hiç düşünmemiştim. Sinema çekimlerine başlamadan evvel Paul Thomas Anderson ile çok güldüğümü hatırlıyorum. Akabinde gülmeyi bıraktık zira ikimiz de ansızın gelen bir kederle boğuşmaya başladık. Bu bizi şaşırttı. Ne yarattığımızın farkında değildik. Yaşaması sıkıntı bir şeydi. Ve hala da o denli hissettiriyor” kelamlarıyla bu kararı nasıl aldığını anlatmıştı.
Ünlü oyuncu, rol aldığı Phantom Thread’in oyunculuğu bırakma nedeni olarak görülmesini istemediğini belirtip “Ancak bu yapmam gereken bir şeydi” diye konuşmuştu.
HİSSETTİĞİ BÜYÜK ISTIRABA KARŞIN BU KARARI ALDI
Kendi jenerasyonunun en başarılı oyuncularından biri olarak nitelendirilen Daniel Day Lewis, 2017’de emekli olma kararı aldığını ve “içinde hissettiği büyük hüzne rağmen” bunu yaptığını söylemişti. Bu hususta anlattıkları şöyle: ” Bırakma dürtüsü içimde kök saldı, bir zorlama haline geldi.”
O söyleşide gerçek hislerini ve başındaki soru işaretlerini de şöyle söz etmişti Day Lewis: “Daha yeterli hissediyor muyum? Şimdi değil. Büyük bir keder duyuyorum. Mesleğe başladığımda bu benim için bir kurtuluş sıkıntısıydı. Artık dünyayı farklı bir biçimde keşfetmek istiyorum.”
ÜNLÜ MÜELLİFİN KIZIYLA EVLİ
Daniel Day Lewis, aslına bakılırsa ünlüler dünyasının en uzun müddetli evliliklerinden birinin de kahramanı. 1996 yılından bu yana müellif ve sinema imalcisi Rebecca Miller ile evli. Çiftin bu evlilikten 24 yaşında Ronan ve 21 yaşında Cashel Blake isminde iki tane erkek çocuğu bulunuyor.
Bu ortada 60 yaşındaki Rebecca Miller’ın ünlü Amerikalı müellif Arthur Miller’ın, Avusturyalı fotoğrafçı Inge Morath ile yaptığı evlilikten dünyaya geldiğini de not düşelim.
Daniel Day Lewis, 1999 yılından bu yana eşi Rebecca Miller ve iki oğluyla birlikte uyumlu bir hayat sürdürüyor. Lakin ondan evvel yaşadığı ve bilhassa ayrılma biçimiyle çok konuşulan öbür bir bağlantısından de bir oğlu daha bulunuyor.
Rebecca Miller’ın babası, yani Daniel Day Lewis’in 2005 yılında ölen kayınpederi, sinemanın efsane sarışını Marilyn Monroe ile de bir evlilik yapmıştı.
HAMİLE SEVGİLİSİNİ BİR İLETİ GÖNDEREREK TERK ETMİŞTİ
Daniel Day Lewis, 1989 ile 1995 yılları ortasında bir devir dünyanın en hoş bayanlarından biri olarak nitelendirilen Fransız yıldız Isabelle Adjani ile çok konuşulan bir aşk yaşadı. İkisi de gençliklerinin ve mesleklerinin doruğunda olan oyuncuların aşkı periyodun magazin sayfalarından hiç eksik olmadı.
Fakat Adjani, oğulları Gabriel Kane’e gebeyken Day Lewis, ona bir faks iletisi göndererek bağlantıyı bitirdi. Sonra da Isabelle Adjani ile yaşadıklarını “Dünyanın en inişli çıkşlı ilişkisiydi” diyerek özetledi.
ANNE TARAFINDAN DEDESİ SİNEMACIYDI
29 Nisan 1957 yılında İngiltere’de dünyaya gelen Daniel Day Lewis, biraz evvel de söylediğimiz üzere sanatın farklı kısımlarında aktiflik gösteren bir ailenin üyesiydi. Babası Cecil Day Lewis, İngiliz hükümeti tarafından devlet merasimleri için şiir yazması hedefiyle atanmıştı. Annesi Jill Balcon ise bir oyuncuydu.
Anne tarafından dedesi Michael Balcon da İngiltere’de ülke sinemasının önde gelen isimlerinden biriydi. Tam ismi Daniel Michael Blake Day-Lewis olan oyuncunun ablası Tamsin ise bir belgesel yapımcısıydı.
Daniel Day Lewis’in çocukluk yılları, ailesinin Londra’dan taşındığı Greenwich’teki Crooms’s Hill’de geçti. Daniel, 15 yaşına geldiğinde babasını kaybetti. O doğduğunda babası Cecil, 53 yaşındaydı. Sıhhat meseleleri nedeniyle oğluyla çok ilgilenemedi. Büyürken babasıyla derin bir bağ kuramayan Daniel sonradan bu durumdan büyük bir keder duyduğunu gizlemedi.
EFSANE ÜZERE ANLATILAN ‘HAYALET’: Bu ortada Daniel Day Lewis ile ilgili “efsane gibi” anlatılan değişik bir olay var. Buna nazaran 1989 yılında National Theatre’da Hamlet’te rol alıyordu Day Lewis. O sırada da sahnede babasının hayaletini gördü. Kendisi şimdi 15 yaşındayken kaybettiği babası sahnede oturup onu izliyordu. Bunun üzerine Day Lewis sahneyi terk etti ve bir daha oyuna dönmedi. Ama Daniel Day Lewis yıllar sonra bu anlattığının gerçeklikten çok bir metafor olduğunu söylemişti.
‘CENNETTE OLMAK ÜZERE BİR DUYGU’
Aslına bakılırsa Daniel, büyüme çağındayken yaramaz bir çocuktu. Arkadaşlarıyla birlikte kabadayılığa özeniyordu, onlar üzere davranıp konuşuyordu. Hatta sonradan o periyotta marketlerden hırsızlık yaptığını da söylemişti.
Ailesi onun bu asi ve yaramaz halleriyle başa çıkamayınca bir yatılı okula gönderdi. Fakat Daniel oradan nefret etti. O kuvvetli yıllarda iki alana tutkuyla bağlandı: Ağaç personelliği ve oyunculuk! Şimdi 14 yaşındayken de birinci sinema tecrübesini yaşadı.
John Schlesinger’ın imzasını taşıyan 1971 tarihli Sunday Bloody Sunday isimli sinemada küçük bir rolle kamera karşısına geçti. Sonra da oyunculuğun nasıl kanına girdiğini şöyle anlattı: ” Cennette olmak üzere bir duygu”
ÇIRAKLIK BAŞVURUSU KABUL OLMAYINCA TİYATROYA DÖNDÜ
Daniel Day Lewis’in kimi şeylerden basitçe vazgeçebilme eğilimi daha gençlik yıllarında kendini göstermeye başladı. Petersfield’daki Bedales School’u bitirdikten sonra National Youth Theater’da çalışmaya başlayan Day Lewis, sahnede çok başarılı bulundu. Ancak sahne gerisini sevmediği için doğramacılık yapmaya karar verdi.
İşte o devirde hayatını değiştiren, onu bugünlere getiren bir gelişme oldu. Ağaç doğramacılığı konusunda beş yıllık çıraklık için yaptığı müracaat reddedildi. O da bunun üzerine Bristol Old Vic Tyatro Okulu’na kayıt oldu. Üç yıllık eğitimin akabinde kendisine sinemadaki birinci büyük kapıyı açan In The Name of the Father (Babam için) sinemasında karşılıklı oynadığı Pete Postlethwaite ile orada tanıştı. Day Lewis, Postlethwaite’ın yedek oyuncusuydu.
UNUTULMAZ PERFORMANSLAR
O ortada kimi üretimlerde ufak tefek rollerde oynadı. Sonra da seyircinin hafızasına kazınan My Beautiful Laundrette (Benim Hoş Çamaşırhanem), A Room with a View (Manzaralı Oda) geldi. Milan Kundera’nın tıpkı isimli yapıtından uyarlanan The Unbearable Lightness of Being’de (Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği) sinemasında Juliette Binoche ile karşılıklı nefes kesen bir performans sergiledi.
1989 yılında ise direktörlüğünü Jim Sheridan’ın üstlendiği My Let Foot (Sol Ayağım- yukarıda) onun hayatı ve mesleği için bir sıçrama noktası oldu. Bu sinemayla en düzgün erkek oyuncu mükafatını kazandı.
The Last of the Mohicans (Son Mohikan) The Age of Innocence (Masumiyet Çağı) In The Name of the Father (Babam İçin), Gangs of New York (New York Çeteleri) Lincoln, There Will Be Blood (Kan Dökülecek) Daniel Day Lewis’in güçlü filmografisinde yer alan imaller. 2017 tarihli Phantom Thread’ın akabinde emekli olan Day Lewis, bir periyot, sinemalarında kılıktan kılığa girmesi nedeniyle “İngiltere’nin Robert De Niro’su olarak nitelendiriliyordu. Lakin Robert De Niro bu hususta “Şampiyon Daniel” demişti.
İÇİNDE DAİMA ‘ÇEKİP GİTME’ DUYGUSU VARMIŞ
Geçmişe bakıldığında Daniel Day Lewis’in 2017’deki emeklilik kararından çok evvel vakit zaman “bırakıp gitme” hissine kapıldığı görülüyor. Bunun örneklerinden birini de 1997 yılında The Boxer isimli sinemanın çekimleri tamamlandıktan sonra sergilemişti.
Film bitinceoyunculuktan sonraki tutkusu olan ağaç oymacılığıyla ilgilenmek için İtalya’nın Floransa kentine taşındı. Daha o periyotta oyunculuğa dönmek istemediğini söylemişti. Hatta Day Lewis, o yıllarda ayakkabı tamirciliğine bile yöneldi.
Onu kamera karşısına dönmeye ikna eden de direktör Martin Scorsese oldu. 2002 yılında Gangs of New York (New York Çeteleri) sinemasında rol teklif etti. Daniel Day Lewis’in ise tek koşulu vardı: Sinemanın İtalya’da çekilmesi. Scorsese bunu kabul etti. Day Lewis de o filmdekiBill “The Butcher” Cutting rolünde etkileyici bir performans sergiledi. New York Çeteleri periyodunda 10 kolda Oscar adayı oldu.
Tabii ki sinema İtalya’da, Roma’daki ünlü Cinecitta Stüdyoları’nda çekildi!
KAYNAK :Hürriyet
[ad_2]
